17 Ağustos Depreminde Yaşadıklarım
Herkese yeniden merhaba! Bugünkü yazımda sizlere 17 Ağustos depreminde yaşadığım anı ve olaylardan bahsetmek istiyorum. Çünkü, depremi unutmamak ve unutturmamak lazımdır ki, deprem hakkında bilinçlenebilelim ve yeterli tedbirleri alabilelim.
Gökyüzünde ve Yıldızlarda Bir Tuhaflık ve Uğultu
Biz o zaman Beylikdüzü'nde İhlas Marmara Evleri'nde oturuyorduk. O zaman ben daha 6-7 yaşındaydım ancak, depremi ve depremde yaşadıklarımızı çok iyi hatırlıyorum.
Deprem yaşanmadan önceki gece, annem, babam ve ben, İzmir'de anneannemin yazlığına gitmeyi planlıyorduk. Hatırladığım şey, aşırı bir sıcaklık vardı. Yani, hava her zamankinden daha fazla sıcaktı. Gece gökyüzünde bir tuhaflık vardı. Yıldızlar o kadar parlak ve yakındı ki, dokunsan elinle tutabilirsin! Daha sonra tuhaf bir uğultu duyduk, ancak havada en ufak bir esinti bile yoktu. Biz bu uğultunun nedenini merak ederken, saat 01:30 gibi uyuduk.
Korkunç Bir Sarsıntıyla Uyandık
O gece ben garip bir rüya görüyordum. Rüyamda bir lağımdaydım ve lağımdan büyük bir görüntü geliyordu. O gün ben annem ve babamın yanında yatmıştım. Saat 03:02 sıralarında korkunç bir sarsıntıyla uyandık. Bu öyle bir sarsıntıydı ki, o zamana kadar hiç böyle bir şeyle karşılaşmamıştım. O gece, benim "deprem" gerçeğiyle tanışmama vesile oldu. Deprem en fazla 40 saniye sürdü sanırım, tam hatırlamıyorum ama, çok kötü sallanmıştık. Apar topar aşağıya indik ve geceyi arabada geçirdik. Babam radyodan haberleri açmış ve depremle ilgili gelişmeleri takip ediyordu. O gün, hayatımın en uzun gecesiydi! Bu geceyle birlikte, depremin nasıl bir şey olduğunu acı bir şekilde öğrenmiştim! Sabah 06:00 sıralarında, havanın aydınlanmasıyla beraber yola çıktık.
Avcılar Tam Anlamıyla Dümdüz Olmuştu!...
İhlas Marmara Evleri, depreme son derece dayanıklıydı. Deprem sonrasında bırakın yıkılmayı, en ufak çatlak bile yoktu. Ancak maalesef, diğer insanlar bizim kadar şanslı değildi. Sabah saat 06:00 sularında, arabayla yola çıktık. Avcılar'a vardığımızda, karşılaştığımız manzara, tam da solda paylaştığım fotoğraftaki gibiydi! Avcılar, kelimenin tam anlamıyla yerlebir olmuştu! O zamana kadar evlerin yıkılınca ne hale geldiğini, Avcılar'da gördüğüm o manzarada öğrenmiş oldum! Avcılar, İstanbul'un deprem açısından en riskli ilçelerinden biridir. Zaten, 17 Ağustos'da en çok can kaybı Avcılar'da olmuştu. Avcılar, dolma toprak ve denize de çok yakın. Zaten, deprem açısından riskli olan yerler, genelde denize yakın olan bölgeler. Küçükçekmece'de bir sürü ev sular altında kalmıştı. Ama bu manzara, göreceklerimizin daha başlangıcıydı...
Yalova Tamamen Yıkılmıştı!
Anneannemlerin yazlığı İzmir'deydi, bu yüzden İzmir'e gidebilmek için, Yalova'dan geçmemiz gerekiyordu. Avcılar'da gördüklerimiz, Yalova'da göreceklerimizin yanında hiçbir şeydi! Yalova'da gördüklerimizi hiç unutamıyorum! Etrafta yayılan ölü kokuları, her taraf enkaz içinde, bağıranlar, çığlık atanlar... Yalova'da gördüklerimiz, 17 Ağustos'da yaşadığımız depremin nasıl büyük bir felaket yarattığını anlamaya yetiyor da artıyordu bile... Bazı insanlar, depremden 14 gün geçmesine rağmen, halen daha enkâz altında ve kurtarılmayı bekliyordu. Depremde bu yaşananlar, kolay kolay unutulamayacak cinsten!... Nasıl unutabilirsiniz ki? Allah'ıma şükür, evimiz sağlam olduğu için yıkılmadı ama diğer insanların yerine kendinizi koyunca, yaşanan şeyin nasıl bir psikolojiye sebep olduğunu anlayabilirsiniz. Yalova'da binaların yüzde 60'ı kitap gibi çökmüş, insanlar enkâz altında kurtarılmayı bekliyor, kimisi de hayatını kaybetmişti. O enkaz altından yayılan ölü kokularını hiç unutamıyorum...
Tüpraş'daki Yangın
O gün hatırladığım diğer bir olay da, Tüpraş'da çıkan yangındı. Haberlerde sık sık, deprem sonrasında Tüpraş'da çıkan yangından söz ediliyordu. Nihayet, oraya gidip yangını yakından görmek nasip oldu. Tüpraş, alevlere teslim olmuş ve cayır cayır yanıyordu! Gerçekten 17 Ağustos, yaşadığım en uzun gece ve günlerden biriydi!
Sonuç olarak!
Depremi 17 Ağustos'da yaşadım ve nasıl bir şey olduğunu, nelere sebep olduğunu çok iyi öğrendim. Deprem bu ülkemizin bir gerçeği, yapacak bir şey yok! Kendimi o enkaz altında kalan, sevdiklerini kaybeden, evsiz kalan insanların yerine koyduğumda, bunun nasıl bir psikoloji olduğunu daha iyi anlıyorum! Ama, İhlas Marmara Evleri'ni depreme dayanıklı olarak inşa eden rahmetli Enver Ören abimize çok teşekkür ediyorum. O binalar, depremden sonra bırakın yıkılmayı çatlak bile oluşmamıştı. Sadece İhlas Marmara Evleri değil, diğer binaların da depreme dayanıklı yapılması gerekiyor! İnsanları deprem değil, yapılan çürük binalar öldürüyor...
Bu yazıyı beğendiyseniz, Kişisel Yazılarım blogumu takip ederek, yeni gönderilerden anında haberdar olabilirsiniz. Ayrıca Kişisel Yazılarım'daki gönderileri sosyal ağlarınızda paylaşarak, daha fazla insanın okumasına yardımcı olabilirsiniz.
Kişisel Yazılarım bloguma gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür eder, Kişisel Yazılarım blogumda keyifli vakit geçirmenizi dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder