if(window.location.href == 'https://kisiselyazilarimkaan.blogspot.com' || window.location.href == 'https://kisiselyazilarim.blogspot.com' ) { window.location="https://kisiselyazilarimkaan.blogspot.com"; } Kişisel Yazılarım : gıybet ve dedikodu
gıybet ve dedikodu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gıybet ve dedikodu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Şubat 2017 Cumartesi

Kalbimiz İçin Çok Tehlikeli İki Hastalık: Gıybet ve Dedikodu

Tasavvuf büyüklerimiz, bize hep şu üç tavsiyede bulunmuşlardır: 
  1. Az konuş,
  2. Az ye,
  3. Az uyu. 
Biz Müslümanlar her ne kadar günah işlememeye gayret etsek de, kendimizi gıybet ve dedikodudan alamıyoruz. Atalarımız, "Boş tenekeden çok ses çıkar." demişler. Bunun nedeni de bir insan ne kadar çok konuşursa, o kadar boş konuşuyor olmasıdır. Bu çok ve boş konuşma, zamanla insanları çekiştirmeye, insanların arkasından konuşmaya, laf taşmaya doğru ilerliyor. Hâlbuki tüm bunlar, kalbimiz için en tehlikeli hastalıklardan biridir ve gıybet ve dedikodu büyük günahlardan sayılmıştır. Allah-u Zülcelâl, ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: 

وَيْلٌ لِّكُلِّ هُمَزَةٍ لُّمَزَةٍ 
Arkadan çekiştirmeyi ve kaş-gözle alay etmeyi alışkanlık haline getirenlerin hepsinin vay haline! (Humeze; 1) 

Ancak bu uyarıyı bilmemize rağmen, halen daha dilimize engel olamıyoruz! Ne zaman sevdiklerimizle bir araya gelsek, kendimizi dedikodudan ve gıybetten alıkoyamıyoruz. Halbuki bu gıybet ve dedikodu cehennemde senelerce yanmamıza sebep olabilecek günahlardır. Gıybet yapan sadece kendine zarar vermekle kalmıyor, aynı zamanda gıybet yaptığı kişinin de hakkına giriyor. Kul hakkının ne kadar tehlikeli olduğunu da hepimiz biliyoruz! 

Gıybet, bir insanın kusurunu gördüğümüzde, bunu yüzüne karşı söylemek yerine, arkasından başkalarına anlatmaktır. Bu kusur eğer yalansa, bu da iftiraya girer ki, bu daha tehlikeli bir durumdur. Allah-u Zülcelâl bu konuyla ilgili de şöyle buyurmuştur:
 لَايُحِبُّ اللّهُ الْجَهْرَ بِالسُّوءِ مِنَ 
الْقَوْلِ اِلَّا مَنْ ظُلِمَ وَكَانَ اللّهُ سَميعًا عَليمًا 

"Allah, zulme uğrayanların dışında, çirkin sözün açıkça söylenmesinden hoşlanmaz. Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir." (Nisa; 148) 

Bir başka ayet-i kerimede ise şöyle buyurmuştur: 

يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا اجْتَنِبُوا كَثيرًا مِنَ الظَّنِّ اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَاْكُلَ لَحْمَ اَخيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللّهَ اِنَّ اللّهَ تَوَّابٌ رَحيمٌ

"Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir." (Hucurat; 12)

İşte hiç önemsemediğimiz, aslında dinimiz açısından oldukça önemli günahlar olan gıybet ve dedikodudan sakınmamız lazımdır. Ayette geçen "Ölmüş kardeşinin etini yemek" ifadesi, gıybet ve dedikodunun ne kadar çirkin bir iş olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. 

Bize düşen, insanların kusurlarını örtmektir. İnsan her zaman hatayı, ilk önce kendinde aramalıdır. Hatta insan kendini, diğer insanlardan daha hatalı ve günahkar olarak görmelidir. 

Gıybet, dedikodu aslında haset yani düşmanlıktan besleniyor. Özellikle o kişi sevmiyorsak, onun hal ve tavırlarını beğenmiyorsak, onun gıybetini yapmamız ise kaçınılmaz oluyor. Halbuki dinimiz, kardeş olmamızı emrediyor. Ayet ve hadislerde, sürekli Müslüman kardeşliğinden bahsediliyor. Onun için, Müslüman kardeşlerimize haset etmekten kaçınmalı, onların gıybetini yapmaktan kendimizi muhafaza etmeye çalışmalıyız. Unutmayalım ki, Allah her yaptığımızı görüp, bilmektedir. Bir kamera gibi her anımızı kaydetmektedir. Onun için bunun bilincinde olarak hareket etmemiz lazımdır. Birbirimize karşı kin, nefret, düşmanlık gibi çirkin şeylerden kaçınmamız lazımdır. 

Allah-u Zülcelâl, birbirimizi Allah için sevmeyi, gıybet ve dedikodu gibi çirkin davranışlardan kaçınmayı hepimize nasip eylesin. (Âmin)