if(window.location.href == 'https://kisiselyazilarimkaan.blogspot.com' || window.location.href == 'https://kisiselyazilarim.blogspot.com' ) { window.location="https://kisiselyazilarimkaan.blogspot.com"; } Kişisel Yazılarım : Temmuz 2022

6 Temmuz 2022 Çarşamba

Eğitim Sistemimizdeki Sorunlar - Sınavcı Eğitim Sistemi (II. Bölüm)

Değerli takipçilerim ve okurlarım! Geçen yazımızda eğitim sistemindeki sorunlardan ezberci eğitim ve öğretmenlerin yaptıkları hatalardan bahsetmiştik. Bu yazımızda da hemen hemen hepimizin yaşadığı bir sorun olan ve psikolojimizi önemli derecede olumsuz olarak etkileyen "sınavcı eğitim sistemi"nden bahsetmek istiyorum. 

Sınav, hepimizin gerek eğitim hayatımızda gerekse iş hayatımızda mutlaka karşımıza çıkan bir durumdur. Gerek okul içerisinde olduğumuz yazılı ve sözlü sınavlar, gerekse iyi bir liseye ve üniversiteye gidebilmek için olduğumuz sınavlar... Sınavlar, aslında hayatımızın büyük bir bölümünü kapsıyor. Hayatımızın en az yüzde altmışı, sınavlarla geçiyor. Sınavlar sadece eğitim hayatımızda karşımıza çıkmıyor. Örneğin, devlet memuru olarak atanmak istiyorsanız, yine KPSS (Kamu Personeli Seçme Sınavı) adı verilen bir sınava girmek ve bu sınavdan yeterli bir puan almak zorundasınız. Yine bazı özel sektörler, eleman alımı yaparken gerek mülakattan önce, gerekse mülakattan sonra bazı sınavlar uygulamakta ve bu sınav başarılarına göre eleman alımı yapmaktadırlar. 

Aslında bu sürekli sınav olma zorunluluğu, insanda birtakım olumsuz etkilere neden oluyor. Çünkü, "LGS, YKS, KPSS" gibi sınavlar, insanların hayatını etkileyecek etkilere sahip olan sınavlardır. Bu nedenle insanlar, bu sınavlardan yüksek puan almak için çok çalışmak zorundadır. Bu sefer de insanlar öğrenmeleri gereken ve hayatları boyunca lâzım olabilecek bilgileri sadece sınavı geçmek için öğreniyorlar. Bu nedenle, bu öğrenilen bilgiler sınav bittikten kısa bir süre sonra ister istemez unutuluyor. Bir önceki yazımızda bahsettiğimiz ezberci eğitimin altında, aslında bu sınavlar yatıyor. 

Bizim Türkçe, Matematik, Fen Bilimleri, Tarih ve Coğrafya olarak gördüğümüz dersler, aslında haya-tımız boyunca bize lâzım olacak bilgiler içermektedir. Örneğin dilimizi nasıl kullanacağımızı ve kullanmamız gerektiğini bilmek için, Türkçe derslerinde öğretilen sıfat, zarf, özne, fiil gibi kavramlar, dilimizi etkili bir şekilde kullanmamız için mutlaka bilmemiz gereken konulardır. Ancak, biz bu bilgileri sadece sınavdan geçebilmek için öğreniyoruz. Çünkü bu sınav, ister LGS isterse YKS olsun, iyi bir okula girebilmemiz için son derece önemli. İşte, biz bu sınav için eğitiliyor ve yetiştiriliyoruz. Hiçbir zaman okullarımızda, bu bilgilerin bize hayatımız boyunca lâzım olacağı ve bu bilgileri öğrenmenin bu nedenle çok önemli olduğğu için öğretilmiyor. 

Hayatımızın neredeyse tamamında yer alan bu sınavlar, bizleri test çözen birer robot haline getiriyor. Bu durum, bu bilgileri sınavdan sonra unutmamıza neden oluyor. 

Bu sınavcı eğitim sisteminin verdiği diğer bir zarar ise, psikolojik olarak stresli olmamıza ve hepimizin birer test çözen robotlar haline gelmemize neden olmaktır. Bu durum, öğrencide ister istemez; depresyon, özgüven düşüklüğü gibi rahatsızlıklara neden oluyor. Aslında toplumumuzda artan bu psikolojik rahatsızlıkların temelinde, bu eğitim sisteminin yarattığı sınavlar yer alıyor. 

Sınavlarda Alanımıza Göre Sorular Sorulmuyor

Meslek liseleri, ülkemizin en sorunlu eğitim kurumlarından biridir. Çünkü meslek liselerinde genelde o meslek üzerine dersler öğretilir. Aynı şekilde üniversitelerde öğretilen alan bilgisi dersleri de aynı problemi oluşturmaktadır. Meslek liselerinden mezun olan öğrenciler, üniversiteye gitmek istediklerinde ise yine YKS sınavına girmek zorundadırlar. Ancak bu sınavlarda, meslek liselerinden mezun olan öğrencilerin gördükleri alan derslerinden değil, Türkçe, Matematik, Fen Bilimleri, Coğrafya ve Tarih derslerinden sorular hazırlanıyor. Meslek liselerinden mezun olan öğrenciler, bu dersleri almadıklarından dolayı, YKS'den yüksek puan almaları ve iyi bir üniversiteye yerleşmeleri de zorlaşıyor. 

Aslında meslek liselerinin amacı, öğrenci okuldan mezun olduğunda hemen bir iş bulabilmesi için o öğrenciyi yetiştirmektir. Ancak çoğu iş ilanında bu mesleklerin çoğunda üniversite mezunu aranmaktadır. Meslek liselerinden mezun olduktan sonra, iki yıllık üniversitelere sınavsız yerleşebilmek de, maalesef bunun için yeterli değildir. Çünkü iş ilanlarında genelde dört yıllık üniversite yani fakülte mezunları aranmaktadır. Meslek liselerinden mezun olan öğrenciler, YKS'de yer alan derslerden alamadıkları için bu sınavlardan başarısız olmaktadırlar. Bu da öğrencinin üniversite okumasını imkânsız hale getirmektedir. Meslek lisesinden mezun olan ve üniversiteye gitmek isteyen bu öğrenci, YKS sınavını kazanabilmek için dersanelere gitmek zorundadır. Bu dersaneler son derece pahalıdır ve her öğrencinin bu dershane ücretlerini ödemeye gücü bulunmamaktadır. Tüm bu sorunlar, meslek lisesi mezunlarının iyi bir üniversiteye gitmelerini de zorlaştırmaktadır.

Bu sorunların giderilmesi için şu hususlar uygulanabilir: 
  • Meslek lisesinden mezun olan öğrenci, YKS sınavlarına katılacaksa, o mezun olduğu meslek lisesinde gördüğü alan derslerinden sınava girmeli. 
  • Meslek lisesinden mezun olan öğrencinin gidebileceği dört yıllık fakülteler açılmalı. Örneğin bir öğrenci ticaret meslek lisesinin muhasebe-finansman bölümünden mezun olmuşsa, bunun için dört yıllık fakülteler açılabilir. 
  • Bu sınav eğer bu şekilde yapılmayacaksa, meslek lisesi mezunları için tamamen kaldırılabilir ve bu öğrencilerin üniversitelerin dört yıllık bölümlerine okul puanlarına göre yerleşmeleri sağlanabilir. 
Burada anlatmaya çalıştığımız durum, sınavcı eğitim sisteminin bizde oluşturduğu olumsuz tutumlar, meslek liselerindeki öğrencilerin üniversiteye girmesini engelleyen sınavın yol açtığı sorunlardan bahsetmeye çalıştık. Bir milletin ileri bir toplum olabilmesi için eğitimin çok iyi olması gerekir. Biz eğer bu sorunları gidermezsek, iyi bir eğitim almanın da önünü açamayız. Bu yüzden, eğer ülkemizin ileri bir ülke olmasını istiyorsak, önce bu eğitim sistemindeki sorunları gidermeliyiz. 


Bu yazıyı beğendiyseniz, Kişisel Yazılarım blogumu takip ederek, yeni gönderilerden anında haberdar olabilirsiniz. Ayrıca Kişisel Yazılarım'daki gönderileri sosyal ağlarınızda paylaşarak, daha fazla insanın okumasına yardımcı olabilirsiniz. Kişisel Yazılarım bloguma gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür eder, Kişisel Yazılarım blogumda keyifli vakit geçirmenizi dilerim.

4 Temmuz 2022 Pazartesi

Eğitim Sistemindeki Sorunlar - Ezberci Eğitim ve Öğretmenlerin Tutumu (I. Bölüm)



Eğitim, bir toplumun ileri ve bilinçli bir toplum olabilmesi için son derece önemlidir.  Eğitim sadece okulda gördüğümüz bilgilerden ibaret değildir aslında. Eğitim, aileden başlar ve ölene kadar devam eder. Kısacası eğitim, hayat boyu bitmez. Burada ele almak istediğim husus ise, okul hayatımızda aldığımız eğitim ve bu eğitim sisteminde hemen hemen hepimizin bildiği sorunların birkaçından bahsedeceğim. Bu yazdığım yazılar üç bölümden oluşacaktır. Yani, eğitim sistemimizdeki yer alan sorunları: 
  • Ezberci Eğitim,
  • Öğretmenlerin Tutumları
  • Sınavcı eğitim sistemi gibi sorunları üç yazıda inceleyeceğiz. Aslında, tüm bu sorunlar birçok sorunun da kapısını açmaktadır. 

Gelişmiş ve güçlü ülkelere baktığımızda, bunun temelinde güçlü ve etkili bir eğitim sisteminin olduğunu anlayabiliriz. Çünkü böyle ülkelerde yaşayan insanlar çok iyi bir eğitim sürecinden geçmişler. Bu eğitim süreci sonucunda ise akıllıca düşünen ve bilinçli insanlar olarak yetişiyorlar. Böylece ileri bir toplumun temelleri atılmış oluyor. Ülkemizin neden bir türlü gelişemediğinin en temel nedenlerinden birisi de, eğitim sistemimizin 1923 Cumhuriyet'in ilanından beri ciddi sorunlarının olmasıdır. Bu sorunlar, iyi bir eğitim almayı engellemekte ve dolayısıyla ileri bir toplum olabilmeyi ciddi anlamda olumsuz olarak etkilemektedir. Tüm bu durumlar, bu sorunlar düzeltilmedikçe, asla ileri bir toplum olamayacağımızı göstermektedir. Eğer hazırsanız, bu eğitim sorunlarını birinci maddeden inceleyerek başlayalım: 

1. Ezberci Eğitim 

Ezber denen şey, bir kavramın kısa bir süreliğine hafızada kalması için yapılan bir tekrarlama tekniğidir. Örneğin, çarpma işlemini yapabilmek için çarpım tablosunu izlemek gibi... Ezberlenerek öğrenilen bir şey, bir süre sonra unutuluyor. Çünkü, bu öğrendikleriniz sadece kısa zaman için (sınav vs.) bilgilerdir. Sınav bittikten sonra ise o bilgiler tekrarlanmadığı için kısa sürede unutuluyor. İşte bu yüzden liseden veya üniversiteden mezun olduğumuzda, o öğrendiğimiz bilgilerin hiçbiri aklımızda kalmıyor. Aslında bu sistemin amacı da şudur: Siz sınavı geçmek için o bilgiyi ezberlersiniz. O bilgilerle sınavı da geçersiniz. Ancak, bu bilgileri siz sadece sınavı geçmek için öğrendiniz ve sınav bittikten ve mezun olduktan sonra bu bilgilerin çoğunu unuttunuz. Aslında, çoğumuz ilköğretim ve lise çağlarında öğrendiğimiz hiçbir bilgiyi hatırlamıyoruz. Örneğin, ilköğretim 8. sınıfta öğretilen rasyonel sayıları bile bilmiyoruz. Hâlbuki, bu bilgiler bize daha önceden öğretilmiş, daha doğrusu ezberletilmiş...
      
    Bu ezberci eğitimin bize verdiği en büyük zararlardan biri, belki de bu... Siz sadece sınavı geçmek için bu bilgilere ihtiyaç duyuyorsunuz. Hâlbuki bu bilgiler, belki de hayat boyu size lâzım olacak şeyler. 

    Ezberci eğitim sorunun altında aslında sınav sistemi yatıyor. Bu konuya daha sonraki yazılarımda değineceğim. Sınav sistemi, insanların o bilgilere sadece o sınav için ihtiyaç duyduğunu, sınavdan sonra ise gerek olmadığını algılamalarına neden olmaktadır. Öğretmenlerimiz sınav olacağımız zaman, örneğin "Rasyonel sayılardan, köklü sayılara kadar sınavda sorumlusunuz" diye bir ibareyi hatırlıyorsunuzdur. Bu cümle aslında şu demek değil mi? "Bu sınavı geçebilmek için rasyonel sayılardan, köklü sayılara kadar konuları ezberleyin." Aslında bu bilgiler bize hayatımız için gerekli olan bilgilerdir. Ama maalesef bu sistem yüzünden, bu bilgileri sadece sınavı geçmek için ezberliyoruz, ileride bize lâzım olacak düşüncesiyle değil. 

    İşte tüm bu sorunlar, kısa sürede öğrenilen bilgileri unutmamıza neden oluyor. Çünkü, "Sınavı geçtikten sonra bu bilgilere ihtiyacımız yok" düşüncesi oluşuyor. 

Ezberci eğitim sisteminin verdiği diğer bir zarar ise, araştırmayı ve sorgulamayı engelleyen bir du-rumdur. Öğrenciler bir şeyi araştırma ve sorgulama
ihtiyacı hissetmiyor. Çünkü, her şey bize ezberleti-lerek öğretiliyor. Tüm bu durumlar, gelişmiş, araş-tıran, sorgulayan, eğitimli ve bilinçli insanlar olarak yetişmemizi engelliyor. 

    Eğitim sistemimizdeki bu sorunun düzeltilmesi için özellikle ders kitaplarında ezber bilgiler yerine insanları düşünmeye ve araştırmaya sevk edici bil-giler yer almalı ve öğretmenler de öğrencilere düş-ünmeyi ve araştırmayı aşılamalıdırlar. Bu şekilde ancak ileri bir toplum olmanın temellerini atabiliriz. 

2. Öğretmenlerin Tutumu 

Hayatımızda en önemli kişiler olarak, anne ve babamızdan sonra, öğretmenlerimiz gelmektedir. Öğretmenlerimiz okulda bizim anne ve babamızdır. Çünkü biz, anne ve babamızdan çok öğretmenlerimizi görüyoruz. Öğretmenlerimiz saygıyı hak ederler, çünkü bize bir şeyler öğretmeye çalışırlar. Bu nedenle, öğretmenlerimize saygıda kusur etmemeliyiz. Ancak bazı öğ-retmenlerimizin hatalarını da söylemek zorundayız. Hiçbir in-san hatasız olamayacağı gibi, hiçbir öğretmen de hatasız değil-dir. Ben bu kişisel olarak gördüğüm hatalardan bahsetmek isti-yorum. Bu konuda bana hak verip vermemek ise size kalmış. 

    Öğretmenler, bir öğrenci başarısız olduğunda genelde o öğ-renciyi suçlarlar. Bu suçlamalar bazen hakarete ve şiddete de dönüşebiliyor. Aslında bir insan, sevdiği bir şeyi yaparken başarılı olur, sevdiği insanları dinlemeyi sever. Siz eğer o öğ-rencinin sevdiği bir öğretmenseniz, bu durum o öğrencinin sizin dersinizi sevmesini sağlar. Böylece o öğrenci, sevdiği derste daha başarılı olur. Bir öğretmenin yapması gereken en önemli şeylerden birisi, hiç şüphesiz, öğrencilere kendisini sevdirmektir. Bu sayede, öğrenciler de o öğretmeni severler. Bence, bir öğretmenin öğrencilerine öğretmesi gereken en önemli şeylerden birisi, şüphesiz ki sevgidir. Bir insan, anne ve babasından sonra en çok, öğretmenin davranışlarını örnek alır. Çünkü dediğim gibi öğretmen, bir çocuğun okuldaki anne ve babasıdır. Onun içindir ki, öğretmenlerimizden öğrencilerine "sevgi" denen duyguyu öğretmelerini istirham ediyorum. Çünkü bir okulda sevgi varsa, başarı olur. Başarı olursa, güven olur. 

    Öğretmenlerimiz, karanlığı aydınlatan bir ışık görevi görürler. Bir insanın hayatına ışık tutmak da, onun hayatını karartmak da sizin elinizdedir. Lütfen, biraz öz eleştiri yapınız. Bir öğrenci sizin dersinizden başarısız ise önce hatayı kendinizde arayınız. Bu anlattıklarımı bir saygısızlık olarak gör-meyiniz. Benim için tüm öğretmenler çok değerli ve kıymetlidir. Size karşı bir saygısızlık, zaten haddim bile değildir! 


    Diğer önemli bir husus da şudur. Bazı öğretmen-lerimiz öğrencilerine karşı şiddet gösterebiliyorlar. Hemen hemen hepimiz öğretmenlerimizden şiddet görmüşüzdür. Aslında, bu durum bu tür öğretmen-lerimizin psikolojik bir sorunu olduğunu göstermektedir. Öğretmenlerimiz öğrencilerine her zaman sevgi ve şefkat ile yaklaşmalıdır. Siz bir öğ-renci dersinizden başarısız olduğu için şiddet uygu-larsanız, o öğrencinin daha da başarısız olmasına neden olursunuz. Çünkü, bazen başarısızlık başarılı olmamız için daha da önemli olabiliyor. Bir Çin atasözü der ki; "Doğru yapmak bir şey; hata yapmak ise çok şey öğretir". Onun için bir öğrencinin yaptığı hata yüzünden ona tepki göstermek ve şiddet uygulamak yerine, hata yapmasına izin verin. Bu şekilde davranırsanız, o öğrencinin başarma isteği ve özgüveni de artacaktır. Aslında cezalandırılması gereken şey hata değil, suçtur. Bir hata istemeden yapılan bir şeydir. O nedenle, yapılan hata yüzünden bir kişiyi cezalandırmak adil olmayacaktır. 

 Ayrıca, siz bir öğrenciye psikolojik ve fiziksel şiddet uyguladığınız zaman, bu durum o öğrencinin psikolojik olarak da sorunlar yaşamasına neden olmaktadır. Dediğim gibi; öğretmenler, bir çocuğun okuldaki anne ve babasıdır. Bu şekilde şiddete başvurmak, o çocuğun psikolojisini de ciddi anlamda olumsuz etkileyecektir. Belki de bu durum, öğrencinin korkak, özgüveni düşük ve başarmaktan korkan biri olarak yetişmesine neden olacaktır. 

Eğer bir öğrenci dersinizde sürekli sorun çıkartıyorsa veya tüm çabalarınıza rağmen derslerinde başarısız oluyorsa, bu durumda en iyi seçenek o öğrencinin ailesiyle konuşmak olabilir. Çünkü belki de o çocuğun psikolojik bir rahatsızlığı olabilir. Ben de dâhil olmak üzere toplumumuzun %70'inde görülen "DEBT"(Dikkat Eksikliği ve Hiperaktive Bozukluğu) adında bir rahatsızlık olabilir. Bu rahatsızlığın belli başlı bazı belirtileri ise şunlardır: 
  1. Odaklanmada ve dikkati toparlamakta zorluk yaşarlar. Bu tür öğrenciler çok zekidir, ancak bu rahatsızlık yüzünden bir konuya odaklanmakta ve dikkat etmekte zorlanırlar. Böyle öğrencilerin dikkati ve odağı kısa sürede dağılır. Bu durum, böyle öğrencilerin derslerde başarısız olma nedenlerindendir. 
  2. Eşyalarını kaybederler.
  3. Sürekli her şeyi unuturlar.
  4. Ya aşırı hareketli ya da aşırı hareketsiz olabilirler. 
İşte, eğer öğrencilerinizde böyle sorunlar fark ederseniz, en doğru seçenek o öğrencilerin aileleri ile konuşup, bu rahatsızlığın tedavisi için bir uzmana yönlendirmektir. Bir öğretmen, her zaman cezalandırıcı değil, yapıcı bir durum sergilemelidir. Cezalandırıcı bir tutum bir insana herhangi bir eylemin yaptırımı olduğu için yapmaması gerektiğini öğretir. Aslında bir insanın bu eylemlerden, yanlış olduğu için uzak durmalıdır. 

Bu yazımda, eğitim sistemimizde yer alan sorunlardan iki maddeyi incelemeye çalıştım. Bu yazılar, kendi öznel görüşlerimden ibarettir. Bu yazdıklarımı haklı veya haksız bulmak, tamamen size kalmış. Benim tek derdim, eğitimin sağlıklı bir şekilde ilerlemesine katkıda bulunmaktır.


Bu yazıyı beğendiyseniz, Kişisel Yazılarım blogumu takip ederek, yeni gönderilerden anında haberdar olabilirsiniz. Ayrıca Kişisel Yazılarım'daki gönderileri sosyal ağlarınızda paylaşarak, daha fazla insanın okumasına yardımcı olabilirsiniz. Kişisel Yazılarım bloguma gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür eder, Kişisel Yazılarım blogumda keyifli vakit geçirmenizi dilerim.