O gün gelince anne baba evladından, evlat anne babasından kaçacak! O gün yalvarmanın, pişmanlı-ğın fayda vermeyeceği o gün! Herkesin yaptıklarıyla başbaşa o-lacağı, her yaptığının karşılığını göreceği o gün! O gün, artık insana mal, servet, güç fayda vermez. Orada sadece kişinin imanına ve ameline bakılır. Allah (c.c) buyuruyor: "Kim ne kadar hayır yapmışsa onu görecektir. Kim zerre kadar şer yapmışsa onu da görecektir." (Zilzal; 7-8) Şu gaflete daldığımız ve unuttuğumuz ahiret var ya, işte o gün mutlaka gelecek. Benim bu yazıyı yazmam ne kadar hak ise, ahiretin geleceği de o kadar hak! Bugün okunan selalar, kılınan cenazeler ve ölüm ne kadar hak ise, dünyada yaptıklarımızın hesabını vereceğimiz o gün onkadar hak!
Bu yazdıklarım, kimsenin ho-şuna gitmeyecek. Birçoğu da saçmaladığımı düşünecek. Ama o gün geldiğinde, bu anlattıklarım ne kadar saçma, ne kadar gerçek anlaşılacak! Ben bir din adamı, bir müftü ve vaiz değilim. Yalnızca, Allah'a kul olmaya çalışan, insanları uyarmakla görevli biriyim. Evliya değilim, veli değilim. Ben de günahkâr biriyim. Bu yazdıklarım nefsimi hesaba çekmeye ve insanları uyarmaya yönelik! Zira o gün gelince yapılan uyarıların, ikazların hiçbir anlamı ve yararı olmayacak! Bunlar sadece bu dünyada işe yarar...
O Gün Gelmeden Önce...
O gün gelince zikrin, hatırlamanın faydası olmayacak. Zikir, bu dünyada yapmamız gereken bir şeydi! Zira dünya amel yeri, ahiret hesap yeriydi! O gün, ağlamanın, sızlanman-ın fayda vermeyeceği gün. Hâlbuki insan o gün için yaşadığını ve dünyada yapıp ettiklerini birbir göreceği o güne geleceğini bilmeli, hatırlamalıydı! İnsan aldatıcı dünyaya kandı, sürekli var olacağını sandı. Okunan selalardan ve yaşanan ölümlerden hiç ders almadı! O ölümün kendisine hiç gelmeyeceğini sandı! Artık sonunda ölüm ona geldi ve yapıp ettikleriyle başbaşadır artık! O gün bin kere "Ne olur, beni tekrar dünyaya döndürün! Hatalarımı telafi edeyim!" diye bin defa yalvarır ama faydasız. Ona o şans verilmişti oysa. O, ona verilen ömrün bir emanet olduğunu ve bir gün ondan geri alınacağını unutmuştu. Yaşamın amacını ve nasıl yaşaması gerektiğini ona gösteren Kur'an ve Sünnet'i umursamamıştı! Artık o umursamadıkları, onu kuşatıvermiştir. Allah'ın rahmetini ve merhametini değil, gazabını kazanmıştı. Zira Allah, ona bunların olacağını 1400 sene evvel haber vermiş-ti! Ama o ne yapılan uyarıları dinledi, ne de ikazları... Ona verilen bu emanet ömrü günahlarla, maleyani şeylerle doldurdu. Hırs ve öfkenin peşinden gitti, birçok insanın canını yaktı, defteri kul haklarıyla doldu!
Artık kıyamet kopmuş, herkes Allah'ın huzurundadır. Herkese yapıp ettikleri bir bir sorulur. O gün hiçkimse hesaptan kurtulamaz! O insan, bu günle karşılaşacağını unutmuştu. O, bu günle karşılaşmadan önce Peygamber Efendimiz (s.a.v) ve Kur'an tarafından uyarılmıştı. Ama o, kulak asmadı ki! O, bunların başına geleceğini hiç aklına getirmemişti! O kaçtığı gerçekle başbaşadır artık... Nasıl verecek o yaptıklarının hesabını şimdi! İşlediği onca günah, yaktığı onca can! Nasıl bakacak bu hal ile o Rahman'a?! Hâlbuki o, onu yaratan Allah'a iman etseydi, günahlardan kaçsaydı, Allah'ın gazap ettiği yerleri değil de, Allah'ın razı olduğu mescidlerde, ilim meclislerinde olsaydı, daha iyi değil miydi? Onu ateşe atan Allah değil aslında, insanın kendisi! Dünyadaki ateşe yarım saniye dayanamayan bir insan, şimdi kendisini o 1000 kat daha şiddetli cehennem ateşine atmaktadır. Ne büyük bir akılsızlık ve gaflettir bu!
Sen şu anda yaşıyorsun ve halen daha vaktin var! Akıllı bir insan, kendini bile bile ateşe atar mı?! İşlediğin bütün günahlara rağmen, seni affetmek için bekleyen bir Rabbin var! Sadece yapman gereken, samimi olarak ve gerçekten işlediğin günahlardan pişmanlık duyarak; "Ya Rabbi! Bütün yapmış olduğum günahlardan, ben pişmanım!" demek. Bu mu zor? Bak ömrün geçiyor, vaktin daralıyor. Hiç mi ibret almıyorsun yaşanan ölümlerden? Bugün başkası için okunan sela, yarın senin için okunacak! O gün gelmeden önce, evladın anne babadan; anne ve babanın evladından kaçacağı o gün gelmeden önce bir şeyler yap! Ne yapman gereken, sana 1400 yıl evvel söylendi! Artık aklını başına al!
Bu yazdığım yazı hoşunuza gitmeyebilir! Çünkü, gerçek olan şeyleri yazdım. Nefsin hoşlanmayacağı şeyleri yazdım. Nefsin hoşlanmayacağı şeyleri yapmayarak, başımızın ağrımaması için yazdım. Ben sizden farklı bir şey değilim. Hatta hepinizden daha günahkâr biriyim. Ben bu yazıyı, biraz nefsimi hesaba çekmek için yazdım.
Bu yazımı beğendiyseniz +1 tuşuna basmayı ve blogumu takip etmeyi unutmayın. Bana destek olmak için Google reklamlarına da tıklarsanız, çok memnun olurum.
Yeni yazımda görüşmek üzere! Hoşçakalın...
Kaan Akalın