Eğitim, bir toplumun ileri ve bilinçli bir toplum olabilmesi için son derece önemlidir. Eğitim sadece okulda gördüğümüz bilgilerden ibaret değildir aslında. Eğitim, aileden başlar ve ölene kadar devam eder. Kısacası eğitim, hayat boyu bitmez. Burada ele almak istediğim husus ise, okul hayatımızda aldığımız eğitim ve bu eğitim sisteminde hemen hemen hepimizin bildiği sorunların birkaçından bahsedeceğim. Bu yazdığım yazılar üç bölümden oluşacaktır. Yani, eğitim sistemimizdeki yer alan sorunları:
- Ezberci Eğitim,
- Öğretmenlerin Tutumları
- Sınavcı eğitim sistemi gibi sorunları üç yazıda inceleyeceğiz. Aslında, tüm bu sorunlar birçok sorunun da kapısını açmaktadır.
Gelişmiş ve güçlü ülkelere baktığımızda, bunun temelinde güçlü ve etkili bir eğitim sisteminin olduğunu anlayabiliriz. Çünkü böyle ülkelerde yaşayan insanlar çok iyi bir eğitim sürecinden geçmişler. Bu eğitim süreci sonucunda ise akıllıca düşünen ve bilinçli insanlar olarak yetişiyorlar. Böylece ileri bir toplumun temelleri atılmış oluyor. Ülkemizin neden bir türlü gelişemediğinin en temel nedenlerinden birisi de, eğitim sistemimizin 1923 Cumhuriyet'in ilanından beri ciddi sorunlarının olmasıdır. Bu sorunlar, iyi bir eğitim almayı engellemekte ve dolayısıyla ileri bir toplum olabilmeyi ciddi anlamda olumsuz olarak etkilemektedir. Tüm bu durumlar, bu sorunlar düzeltilmedikçe, asla ileri bir toplum olamayacağımızı göstermektedir. Eğer hazırsanız, bu eğitim sorunlarını birinci maddeden inceleyerek başlayalım:
1. Ezberci Eğitim
Ezber denen şey, bir kavramın kısa bir süreliğine hafızada kalması için yapılan bir tekrarlama tekniğidir. Örneğin, çarpma işlemini yapabilmek için çarpım tablosunu izlemek gibi... Ezberlenerek öğrenilen bir şey, bir süre sonra unutuluyor. Çünkü, bu öğrendikleriniz sadece kısa zaman için (sınav vs.) bilgilerdir. Sınav bittikten sonra ise o bilgiler tekrarlanmadığı için kısa sürede unutuluyor. İşte bu yüzden liseden veya üniversiteden mezun olduğumuzda, o öğrendiğimiz bilgilerin hiçbiri aklımızda kalmıyor. Aslında bu sistemin amacı da şudur: Siz sınavı geçmek için o bilgiyi ezberlersiniz. O bilgilerle sınavı da geçersiniz. Ancak, bu bilgileri siz sadece sınavı geçmek için öğrendiniz ve sınav bittikten ve mezun olduktan sonra bu bilgilerin çoğunu unuttunuz. Aslında, çoğumuz ilköğretim ve lise çağlarında öğrendiğimiz hiçbir bilgiyi hatırlamıyoruz. Örneğin, ilköğretim 8. sınıfta öğretilen rasyonel sayıları bile bilmiyoruz. Hâlbuki, bu bilgiler bize daha önceden öğretilmiş, daha doğrusu ezberletilmiş...
Bu ezberci eğitimin bize verdiği en büyük zararlardan biri, belki de bu... Siz sadece sınavı geçmek için bu bilgilere ihtiyaç duyuyorsunuz. Hâlbuki bu bilgiler, belki de hayat boyu size lâzım olacak şeyler.
Ezberci eğitim sorunun altında aslında sınav sistemi yatıyor. Bu konuya daha sonraki yazılarımda değineceğim. Sınav sistemi, insanların o bilgilere sadece o sınav için ihtiyaç duyduğunu, sınavdan sonra ise gerek olmadığını algılamalarına neden olmaktadır. Öğretmenlerimiz sınav olacağımız zaman, örneğin "Rasyonel sayılardan, köklü sayılara kadar sınavda sorumlusunuz" diye bir ibareyi hatırlıyorsunuzdur. Bu cümle aslında şu demek değil mi? "Bu sınavı geçebilmek için rasyonel sayılardan, köklü sayılara kadar konuları ezberleyin." Aslında bu bilgiler bize hayatımız için gerekli olan bilgilerdir. Ama maalesef bu sistem yüzünden, bu bilgileri sadece sınavı geçmek için ezberliyoruz, ileride bize lâzım olacak düşüncesiyle değil.
İşte tüm bu sorunlar, kısa sürede öğrenilen bilgileri unutmamıza neden oluyor. Çünkü, "Sınavı geçtikten sonra bu bilgilere ihtiyacımız yok" düşüncesi oluşuyor.
Ezberci eğitim sisteminin verdiği diğer bir zarar ise, araştırmayı ve sorgulamayı engelleyen bir du-rumdur. Öğrenciler bir şeyi araştırma ve sorgulama
ihtiyacı hissetmiyor. Çünkü, her şey bize ezberleti-lerek öğretiliyor. Tüm bu durumlar, gelişmiş, araş-tıran, sorgulayan, eğitimli ve bilinçli insanlar olarak yetişmemizi engelliyor.
Eğitim sistemimizdeki bu sorunun düzeltilmesi için özellikle ders kitaplarında ezber bilgiler yerine insanları düşünmeye ve araştırmaya sevk edici bil-giler yer almalı ve öğretmenler de öğrencilere düş-ünmeyi ve araştırmayı aşılamalıdırlar. Bu şekilde ancak ileri bir toplum olmanın temellerini atabiliriz.
2. Öğretmenlerin Tutumu
Hayatımızda en önemli kişiler olarak, anne ve babamızdan sonra, öğretmenlerimiz gelmektedir. Öğretmenlerimiz okulda bizim anne ve babamızdır. Çünkü biz, anne ve babamızdan çok öğretmenlerimizi görüyoruz. Öğretmenlerimiz saygıyı hak ederler, çünkü bize bir şeyler öğretmeye çalışırlar. Bu nedenle, öğretmenlerimize saygıda kusur etmemeliyiz. Ancak bazı öğ-retmenlerimizin hatalarını da söylemek zorundayız. Hiçbir in-san hatasız olamayacağı gibi, hiçbir öğretmen de hatasız değil-dir. Ben bu kişisel olarak gördüğüm hatalardan bahsetmek isti-yorum. Bu konuda bana hak verip vermemek ise size kalmış.
Öğretmenler, bir öğrenci başarısız olduğunda genelde o öğ-renciyi suçlarlar. Bu suçlamalar bazen hakarete ve şiddete de dönüşebiliyor. Aslında bir insan, sevdiği bir şeyi yaparken başarılı olur, sevdiği insanları dinlemeyi sever. Siz eğer o öğ-rencinin sevdiği bir öğretmenseniz, bu durum o öğrencinin sizin dersinizi sevmesini sağlar. Böylece o öğrenci, sevdiği derste daha başarılı olur. Bir öğretmenin yapması gereken en önemli şeylerden birisi, hiç şüphesiz, öğrencilere kendisini sevdirmektir. Bu sayede, öğrenciler de o öğretmeni severler. Bence, bir öğretmenin öğrencilerine öğretmesi gereken en önemli şeylerden birisi, şüphesiz ki sevgidir. Bir insan, anne ve babasından sonra en çok, öğretmenin davranışlarını örnek alır. Çünkü dediğim gibi öğretmen, bir çocuğun okuldaki anne ve babasıdır. Onun içindir ki, öğretmenlerimizden öğrencilerine "sevgi" denen duyguyu öğretmelerini istirham ediyorum. Çünkü bir okulda sevgi varsa, başarı olur. Başarı olursa, güven olur.
Öğretmenlerimiz, karanlığı aydınlatan bir ışık görevi görürler. Bir insanın hayatına ışık tutmak da, onun hayatını karartmak da sizin elinizdedir. Lütfen, biraz öz eleştiri yapınız. Bir öğrenci sizin dersinizden başarısız ise önce hatayı kendinizde arayınız. Bu anlattıklarımı bir saygısızlık olarak gör-meyiniz. Benim için tüm öğretmenler çok değerli ve kıymetlidir. Size karşı bir saygısızlık, zaten haddim bile değildir!
Diğer önemli bir husus da şudur. Bazı öğretmen-lerimiz öğrencilerine karşı şiddet gösterebiliyorlar. Hemen hemen hepimiz öğretmenlerimizden şiddet görmüşüzdür. Aslında, bu durum bu tür öğretmen-lerimizin psikolojik bir sorunu olduğunu göstermektedir. Öğretmenlerimiz öğrencilerine her zaman sevgi ve şefkat ile yaklaşmalıdır. Siz bir öğ-renci dersinizden başarısız olduğu için şiddet uygu-larsanız, o öğrencinin daha da başarısız olmasına neden olursunuz. Çünkü, bazen başarısızlık başarılı olmamız için daha da önemli olabiliyor. Bir Çin atasözü der ki; "Doğru yapmak bir şey; hata yapmak ise çok şey öğretir". Onun için bir öğrencinin yaptığı hata yüzünden ona tepki göstermek ve şiddet uygulamak yerine, hata yapmasına izin verin. Bu şekilde davranırsanız, o öğrencinin başarma isteği ve özgüveni de artacaktır. Aslında cezalandırılması gereken şey hata değil, suçtur. Bir hata istemeden yapılan bir şeydir. O nedenle, yapılan hata yüzünden bir kişiyi cezalandırmak adil olmayacaktır.
Ayrıca, siz bir öğrenciye psikolojik ve fiziksel şiddet uyguladığınız zaman, bu durum o öğrencinin psikolojik olarak da sorunlar yaşamasına neden olmaktadır. Dediğim gibi; öğretmenler, bir çocuğun okuldaki anne ve babasıdır. Bu şekilde şiddete başvurmak, o çocuğun psikolojisini de ciddi anlamda olumsuz etkileyecektir. Belki de bu durum, öğrencinin korkak, özgüveni düşük ve başarmaktan korkan biri olarak yetişmesine neden olacaktır.
Eğer bir öğrenci dersinizde sürekli sorun çıkartıyorsa veya tüm çabalarınıza rağmen derslerinde başarısız oluyorsa, bu durumda en iyi seçenek o öğrencinin ailesiyle konuşmak olabilir. Çünkü belki de o çocuğun psikolojik bir rahatsızlığı olabilir. Ben de dâhil olmak üzere toplumumuzun %70'inde görülen "DEBT"(Dikkat Eksikliği ve Hiperaktive Bozukluğu) adında bir rahatsızlık olabilir. Bu rahatsızlığın belli başlı bazı belirtileri ise şunlardır:
- Odaklanmada ve dikkati toparlamakta zorluk yaşarlar. Bu tür öğrenciler çok zekidir, ancak bu rahatsızlık yüzünden bir konuya odaklanmakta ve dikkat etmekte zorlanırlar. Böyle öğrencilerin dikkati ve odağı kısa sürede dağılır. Bu durum, böyle öğrencilerin derslerde başarısız olma nedenlerindendir.
- Eşyalarını kaybederler.
- Sürekli her şeyi unuturlar.
- Ya aşırı hareketli ya da aşırı hareketsiz olabilirler.
İşte, eğer öğrencilerinizde böyle sorunlar fark ederseniz, en doğru seçenek o öğrencilerin aileleri ile konuşup, bu rahatsızlığın tedavisi için bir uzmana yönlendirmektir. Bir öğretmen, her zaman cezalandırıcı değil, yapıcı bir durum sergilemelidir. Cezalandırıcı bir tutum bir insana herhangi bir eylemin yaptırımı olduğu için yapmaması gerektiğini öğretir. Aslında bir insanın bu eylemlerden, yanlış olduğu için uzak durmalıdır.
Bu yazımda, eğitim sistemimizde yer alan sorunlardan iki maddeyi incelemeye çalıştım. Bu yazılar, kendi öznel görüşlerimden ibarettir. Bu yazdıklarımı haklı veya haksız bulmak, tamamen size kalmış. Benim tek derdim, eğitimin sağlıklı bir şekilde ilerlemesine katkıda bulunmaktır.
Bu yazıyı beğendiyseniz, Kişisel Yazılarım blogumu takip ederek, yeni gönderilerden anında haberdar olabilirsiniz. Ayrıca Kişisel Yazılarım'daki gönderileri sosyal ağlarınızda paylaşarak, daha fazla insanın okumasına yardımcı olabilirsiniz.
Kişisel Yazılarım bloguma gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür eder, Kişisel Yazılarım blogumda keyifli vakit geçirmenizi dilerim.