if(window.location.href == 'https://kisiselyazilarimkaan.blogspot.com' || window.location.href == 'https://kisiselyazilarim.blogspot.com' ) { window.location="https://kisiselyazilarimkaan.blogspot.com"; } Kişisel Yazılarım : alçakgönüllü
alçakgönüllü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
alçakgönüllü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Şubat 2017 Cumartesi

Tevazu ve Alçakgönüllülük

Tevazu ve Alçak Gönüllülük 



Tevazu ve alçak gönüllülük, insanı kibirden ve büyüklenmeden koruyan önemli bir duygudur. Nitekim, kibirli ve bencil insanlar Allah tarafından sevilmediği gibi, insanlar tarafından da sevilmezler. Kimsenin kendini, başkalarından üstün görmeye hakkı yoktur. 

Nitekim, firavunu helak eden de bencillik ve kibirliliktir. Hatayı hep başkalarında arayan, kendisini her zaman hatasız gören insanlar, zaten bu hatalarının pençesinde boğulup kalırlar. Kibirli ve bencil insanlar, sürekli yalnız kalan insanlardır. Kendilerini diğer insanlardan farklı gören, kendini dünyanın merkezi zanneden insanlar, halbuki kendi nefislerine zulmetmekten başka bir yararları dokunmayan insanlardır. 

Biraz düşünsek, kibirlenmemizi ve bencil davranmamızı gerektirecek hiçbir özelliğimizin olmadığını anlarız. İnsan, aciz bir varlıktır. Sürekli başkalarının yardımına ihtiyacı vardır. Bir insan kendini diğer insanlardan üstün gördüğü zaman, başka insanların yardımını da istemiyor demektir. 

Oysa insan, sadece bir topraktan ibarettir. Allah, insanı topraktan yaratmış ve tekrar toprak edecektir. Tarihte yaşamış kibirli ve gururlu insanlar, bu davranışlarının bedelini çok ağır bir şekilde ödemişlerdir. 

İnsanın asıl görevi ise, kendini diğer insanlardan farklı görmemek, hatasını kabullenmek ve hatasının telafisi için, insanların yardımına başvurmaktır. Böyle davranan bir insan, kuşkusuz her zaman yardım ve sevgi görebilmektedir. Ben kendi tecrübelerimden de bahsetmek istiyorum: Ben ne zaman hatamı kabullenmeyip, suçsuz olduğumu iddia etsem, bu suçu gerçekten işlemiş olsam, insanlar bana karşı daha sert davranıyor ve daha ağır cezalarla karşı karşıya kalabiliyorum. Hâlbuki ben, pişman olsam ve hatamı kabul edip af dilesem, bu durum çok daha kolay bir şekilde atlatılacaktır. 

Bize düşen, insanları olduğu gibi kabul etmek, insanları olduğu gibi sevmektir. Bizi de, diğer insanları da Allah yaratmıştır. Bizim, Allah'ın kudret ve azameti karşısında hiçbir gücümüz yok. Allah, kibirlenmeyi ve cimriliği kesin olarak yasaklamış, bunu yapan insanların dünya ve ahirette ağır cezalara maruz kalacağını da bildirmiştir. Allah-u Zülcelâl bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: Şüphesiz ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, onlar için göğün kapıları açılmaz ve halat (ya da deve) iğnenin deliğinden geçinceye kadar cennete girmezler. Biz suçlu-günahkarları işte böyle cezalandırırız. (Araf Suresi, 40)



Biz maalesef, nefsimizin arzularına uyarak, dünyanın geçici süsüne aldanarak, kibirli ve bencil bir hale geliyoruz. Kibir ve bencillik, insanı dünya ve ahirette azaptan başka bir şeye götürmeyecektir. Oysa insan, Allah'a karşı olsun, diğer insanlara karşı olsun kibirlenmekten ve bencillikten kaçınmalıdır. 

Hatta insan, kendini diğer tüm canlılardan aşağı görmelidir. Öyle ki, böylece insan yaptığı hataları insanlara yüklemeden, yaptığı hatayı bilir, pişman olur ve tevbe edip istiğfar eder. Çünkü, insanı ve kainatı yaratan ve bunların hepsini yoktan var eden Allah'a karşı kibirlenmeye hiçbirimizin hakkı yoktur. Tevazu ve alçak gönüllü olmak, kendini insanlardan üstün görmemek, daima kendi kusurlarını onların kusurlarından büyük görmek, kendisini başkasından daha günahkar görmek demektir. Böyle bir tutum, insanı haksız yere kibirlenmekten muhafaza eder. 

Şüphesiz Allah, onların saklı tuttuklarını ve açığa vurduklarını bilir; gerçekten O, müstekbirleri sevmez. (Nahl Suresi, 23)