Namaza Önem Göstermenin Gereği

Namaz, insanın Allah-u Zülcelâl'e iman ettikten sonraki en önemli görevidir. Nitekim, Kur'an'ın birçok ayetinde namazdan bahseder. Namaz dinin direğidir. Dinini ayakta tutmak isteyen bir kimse, önce günde beş vakit namazını eda etmelidir. Hz. Ömer radıyallâhu anhu şöyle buyurmuştur: "Namaz kılmayanın, İslam'dan nasibi yoktur." 

Namaz, Allah-u Zülcelâl'in bir emri olduğu gibi, aynı zamanda mü'min ile kafir arasındaki en önemli farktır. Nitekim Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi vesellem bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "İman ile küfür arasındaki fark, namazdır." Ancak maalesef öyle insanlar var ki, namaz kıldıkları halde, namaza önem vermiyorlar. Önem verilmeden kılınan bir namaz, insanı kötülüklere karşı nasıl koruyabilir? 

Namaza önem vermeyenler hakkında, Allah-u Zülcelâl Maun Suresi'inde şöyle buyurmuştur: فَوَيْلٌ لِّلْمُصَلِّينَ الَّذِينَ هُمْ عَن صَلَاتِهِمْ سَاهُونَ  
"Vay o namaz kılanların haline! Onlar, namazlarından gafildirler." (Maun; 4-5) İşte namaz kılıp da kalp kıran, namaz kılıp da dedikodu yapan, namazı "kılayım da bitsin" niyetiyle kılan insanlar, her namazda okuduğumuz Maun suresinde açıkça ikaz edilmiştir. 

Tadil-i Erkân dediğimiz, yani rüku ve secdelerde sükunetle hareket etmek, namazın sıhhati için önemlidir. Namazı hızlı kılanları gördüğüm zaman, aklıma şu geliyor; "Sanki, namaz onlar için bir nimetten çok bir yüktür. Bir an önce kılayım da bitsin, diye düşünüyorlar galiba!" Ben kendi nefsime de söylüyorum, hızlı namaz kıldığım zaman, namaza saygısızlık yapmış oluyorum. Hakikaten namaz Tadil-i Erkan ile kılınsa, en fazla 5-10 dakikayı alır. Ama, maalesef namazı öyle hızlı kılıyoruz ki, sanki bir an önce bitse de kurtulsak gibi bir anlama geliyor. 

Namaz, Allah'ın ricası değil, bir emridir. Ancak, namazın huşu ile kılınması da, Allah'ın emridir! Hızlı kılınan bir namazdan, ne kadar huşu alınabilir ki? Allah-u Zülcelâl, bize o kadar değer vermiş ki, bakın bizi müslüman olarak yaratmış. Dahası, bize namazı nasip etmiş. Ancak, biz namaz gibi bir nimetin değerini, kıymetini anlamadıktan sonra, o kıldığımız namaz, bize yükten başka bir şey getirmeyecektir. Önceki yazılarımda, samimiyetin öneminden bahsetmiştik. 

Bir insan iki rekat samimi olarak namaz kılsa, diğeri de 1000 rekat kılsa ama içinde riya olsa, o iki rekat namaz kılan insan, o bin rekat kılandan daha faziletlidir. Çünkü, o iki rekat sadece Allah rızası için kılınmıştır, diğeri ise sadece insanların kendisini görüp takdir etmesi için. 

Halbuki, ibadetlerin amacı insanların değil Allah'ın taktirini ve rızasını kazanmaktır. Allah'ın rızasını amaçlamayan bir ibadet, boş bir çabalamadan başka bir şey değildir. 

Namaz, en büyük nimetlerden biridir. Kişi, namazda iken Allah-u Zülcelâl ile muhatap olur. Bu nedenle kişi namaz kılarken, kimin karşısında olduğunu unutmamalıdır. 

Bir vakit namazı kazaya bırakmanın cezası, 80 yıl cehennemde yanmaktır. Bir vakit namazı kazaya bırakmanın cezası, bu olduğuna göre, hiç kılmayanın cezası nedir, onu ancak Allah-u Zülcelâl bilir. 

Şuurlu bir müslüman, namazı mutlaka düzgün bir şekilde kılması gerektiğini bilir ve öyle de yapmaya gayret eder. Bu da Salih bir müslümanın özelliğidir. Bir an bile namazdan gafil kalmaz, Allah-u Zülcelâl'in ona verdiği bu randevuyu kaçırmaz. Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Namaz, mü'minin miracıdır." (Hadis-i Şerif) Öyle ise, bir mü'min namazını kılmakla, Allah-u Zülcelâl ile görüşmektedir. Ancak, bu görüşme karşısında kişi, kimin huzurunda olduğunu, kime münacat ettiğini iyi bilmelidir. Münacat ettiği kişi, sıradan bir insan değil, yerlerin, göklerin ve kendisinin yaratıcısı olan Allah-u Zülcelâl'dir. Bu şuurla hareket etmeli, namazını bu şuurla eda etmelidir. 

Namaz, insanı maddi manevi her türlü hastalıktan koruyan bir ibadettir. İnsan namaz kıldıkça, Allah'ı hatırladıkça, kalben huzurlu olur. Ayrıca namaz kılmak, vücudun da hareket etmesini sağladığı için, basur gibi hastalığı olanlara da şifa olmaktadır. Tabii, namaz her şeyden önce, Allah'ın emridir. Namaz, spor ve hareket maksadıyla yapılamaz. Ancak, Namazda yer alan hareketler, kişinin aynı zamanda egzersiz yapmasına da yardımcı olmaktadır. 

Namaz, maalesef günümüzde sıradan bir iş olarak görülüyor. İnsanlar, namazlarından çok günlük meşgalelerini daha çok önemsiyorlar. Sabah namazını kaçırmamak yerine, işe, okula geç kalmamayı tercih ediyorlar. Maalesef, üniversite mezunu kardeşlerimizin daha sabah namazının kaç rekat olduğundan bile haberi yok. Çünkü, namaz insanlara anlatılmıyor. "Yapsan da olur, yapmasan da olur." şeklinde hareket ediliyor. Ama yazımızın başında da belirttiğimiz gibi, "Namaz, Allah'ın ricası değil, emridir." Bir müslüman, bu düşünce ile hareket etmeli ve kendisine emredilen bu namazı hakkıyla yerine getirmeye gayret etmelidir. 

Bu yazıyı yazmamdaki amaç, başta kendi nefsimi hesaba çekmektir. Ben de namaza başlayalı 2 sene oldu ancak, namazın hakkını veremiyorum. Ben de bu yazıyı yazarak, hem insanları bilinçlendirmek hem de kendi nefsimi hesaba çekmeyi düşündüm. Ben belki de, bu yazıyı okuyanlardan daha günahkar olabilirim. Belki de, bu yazıyı okuyup namaz kılanlar, benden namazlarını daha güzel bir şekilde eda ediyorlar. 

Belki de bu yazıyı okuyanlar, benden daha Salih insanlardır. Ancak, ben sadece bir hatırlatmada bulunmak istedim. Namaz şuuru hakkında başta kendi nefsimi, sonra diğer insanları uyandırmak istedim. Allah'dan dileğim, bir kişi bile bu yazımdan kendine pay çıkarır da, namaz kılmıyorsa namaza başlar, namazını kılıyorsa eksiklerini düzeltir. Bu surette belki Allah da beni affeder. 

Allah-u Zülcelâl, namazı hakkıyla kılan, namazın farkında olan kullarından olmayı, hepimize nasip eylesin .(Âmin)

Kaan Akalın

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Buzulların Efendisi Kutup Ayıları

Doğanın En Fedakar Canlıları

Doğanın Kalbine Keyifli Bir Yolculuk - Kelebekler Vadisi