Binalarda Yaşama İhtiyacı Nereden Geliyor?


İnsanoğlu, tarih öncesi çağlarda sığınak olarak ya ağaç kovuklarını ya da mağaraları tercih ediyordu. Sebebi ise yırtıcılardan ve soğuklardan korunmaktır. İnsanoğlu, tarih öncesi çağlarda ateş bulunmadan önce soğuktan korunmak için mağaralarda ve ağaç kovuklarında yaşamaya başladı. Aslında bunun için tarih öncesi çağlara bir bakmak gerekirse: 

1. Taş Devri 

  •   Kabataş Devri: İnsanoğlunun dünya ile serüveninin ilk başladığı dönemdir. Bu dönemde insanlar yaşamak için mağara ve ağaç kovuklarını tercih ederken, yiyecek için avlanırlardı. Ta ki, milattan önce 3200 yılında ateş bulunana kadar, etler çiğ olarak yenirdi. 
  • Yontma Taş Devri:  Bu dönemde, insanlar taşları yontarak şekiller vermeye başlamışlardır. Bu dönemde binalar artık şekillenmeye başlamıştır. Ayrıca tarım hayata geçirilmiş ve ateş bulunmuştu. Ateş sayesinde etler pişmeden yenebiliyor, ayrıca etrafı aydınlatan bir ışık olarak yardımcı oluyordu.
  • Cilalı Taş Devri: Bu dönemde, artık bina yerleşimi hız kazandı. İnsanlar artık küçük köyler oluşturmaya başladılar. Bu köyler zamanla kasaba, sonra da şehir halini alacaktı. Bu dönemde şatolar, kaleler, surlar yapılmaya başlandı. Yani diyebiliriz ki, insanoğlu artık bina ile yaşamaya başladı. 
  • Bakır Devri:  Bakır devri, insanların bakırı bulmasıyla başlar ve tunç madeninin bulunmasıyla sona erer. Bu dönemde insanlar bakırdan çeşitli eşyalar üretmeye başladılar. Bu bakır, aynı zamanda ticareti de hızlandırdı. 
  • Demir Devri:  Demirin bulunmasıyla başlayan ve yazının bulunmasıyla biten dönemdir. Bugün bile halen demire ihtiyaç duyuyoruz. Özellikle binalarda, gemi yapımında, makinelerin imalatında, araba vb. şeylerin imalatında sıklıkla ihtiyacımız olan bir maddedir. Bu madde, halen daha büyük oranda kullanılmaktadır.  

    İşte tarih öncesi çağlara da baktığımızda, insanların neden binalarda yaşamaya ihtiyaç duyduğunu görebiliriz. İnsanın temel ihtiyaçlarından en önemli olanı, barınma ve güvenliktir. İşte bu bina yaşamı, bunun için önemli olmuştur. Binalar, insanlara barınma ve güvenlik olanağı sağlamaktadır. Binalar olmasaydı, bugün hâlâ mağaralarda ve ağaç kovuklarında yaşıyor olacaktık. Çünkü insan yapısı gereği, barınmaya ve güvenliğe muhtaçtır. Bunlar olmadan bir insan, ancak birkaç hafta yaşar. Çünkü ya soğuktan ya da yırtıcıların saldırılarından ölür. İşte bina ihtiyacının temeli de soğuktan ve yırtıcılardan korunmaktır. Binalar olmasaydı, illa barınacak bir yer bulurduk. Tarih öncesi insandan farkımız ise modern binalardır. Bu modern binalar, sürekli artan nüfus nedeniyle çoğalmaya ve yükselmeye başladı. Dünyada ve ülkemizde, sürekli yükselen binalar aslında şu anlama geliyor: Nüfus o kadar hızlı artıyor ki, daracık şehirde ancak yüksek bina yaparak bu kadar insanı barındırabiliriz. Bugün nereye gitseniz, yüksek binalar görürsünüz. Artık yüksek bina görmek için uzağa gitmemize gerek yok. 
    Nüfus ne kadar artarsa, binalar o kadar yükselecektir. 20 milyon nüfusu olan bir şehirde yaşıyorsak, yüksek binalara alışmamız gerekiyor. Çünkü İstanbul, bu nüfusu kaldıramamaya başladı. Sürekli gelen göç, şehri adeta daraltmış durumda. Bu nedenle de, bu kadar insanı da mecburen yüksek binalarda barındırmak gerekiyor. Ya buradaki insanları bu şehirden göndereceksiniz, ya da yüksek binalar inşa edeceksiniz. İstanbul, şu anda tek başına bir ülke olabilecek kadar kalabalık bir şehir. Bu nedenle her kalabalıklaştığında, yüksek binalar daha da çoğalacak. Bu yüksek binaları ben çocukluğumda da görmeye başladım. Beylikdüzü'ne veya herhangi bir yere gidin, bambaşka bir İstanbul ile karşılaşacaksınız. Benim çocukluğum, Beylikdüzü'nde geçti. Orası çocukluğumda sessiz ve sakin bir yerdi. İnsanlar sessiz ve sakin bir yer için, oradan ev satın alıyordu. Ancak oraya geçen senelerde gittim ve her yerinde yüksek binalar gördüm. Alışveriş merkezleri, yüksek binalar, eğlence merkezleri... Kısacası artık insanlar Beylikdüzü'nde de kafa dinleyemeyecek. 
   Bunu yazmama ilham, her gün reklamlarda gördüğüm gayrimenkul reklamları oldu. Bu reklamlarda genellikle yüksek bina yapılan sitelerde alışveriş merkezleri, spor salonu, eğlence merkezleri gibi birçok sosyal tesis yapıldığı söyleniyor. Burada aslında şu denilmek isteniyor: "Senin gezmene gerek yok! Tüm kişisel ve sosyal ihtiyaçlarını, benim tesislerimde gider. Çünkü senin benden ayrılmanı istemiyorum!" Nüfusun bu kadar artması, insanları böyle bir şeye mecbur bırakıyor maalesef.  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Buzulların Efendisi Kutup Ayıları

Doğanın En Fedakar Canlıları

Doğanın Kalbine Keyifli Bir Yolculuk - Kelebekler Vadisi