if(window.location.href == 'https://kisiselyazilarimkaan.blogspot.com' || window.location.href == 'https://kisiselyazilarim.blogspot.com' ) { window.location="https://kisiselyazilarimkaan.blogspot.com"; } Kişisel Yazılarım

21 Aralık 2016 Çarşamba

Midye Haram mıdır?

Midye, çok sevdiğimiz yiyeceklerden birisi. Ancak nedense, Hanefi mezhebine göre haram veya mekruh diyenler var. Ancak, bir şeye haram veya helal diyebilmeniz için ayet veya hadiste kesin olarak belirtilmesi gerekiyor. Mesela Allah-u Zülcelâl ayet-i kerimede: أُحِلَّ لَكُمْ صَيْدُ الْبَحْرِ وَطَعَامُهُ مَتَاعًا لَّكُمْ وَلِلسَّيَّارَةِ وَحُرِّمَ عَلَيْكُمْ صَيْدُ الْبَرِّ مَا دُمْتُمْ حُرُمًا وَاتَّقُواْ اللّهَ الَّذِيَ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

"Sizin için de yolcular için de bir geçimlik olmak üzere deniz avı yapmak ve deniz ürünlerini yemek sizlere helâl kılındı. Kara avı ise ihramlı olduğunuz sürece size haram kılındı. Huzurunda toplanacağınız Allah’a karşı gelmekten sakının." (Maide; 96) buyuruyor. Midye de deniz ürünlerinden sayılıyor. Sizin bir şeye haram diye fetva verebilmeniz için, o konu hakkında Kur'an'da ayet olması lazımdır. Mesela domuz etinin haram olduğu, şu ayette yasaklanmıştır: إِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالدَّمَ وَلَحْمَ الْخِنزِيرِ وَمَا أُهِلَّ بِهِ لِغَيْرِ اللّهِ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلاَ عَادٍ فَلا إِثْمَ عَلَيْهِ إِنَّ اللّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
"Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." (Bakara; 173) 

Şimdi, bu domuz etinin yasak olduğu Bakara Suresi, 173. ayette açıklanmıştır. Bu da bir hükümdür. Yani buna artık helal diyemezsin, dediğin an dinden çıkarsın! Aynı şekilde Maide suresinin 96. ayetinde geçen "Deniz avı yapmak ve deniz ürünlerini yemek sizlere helâl kılındı." ifadede midye de bir deniz ürünü olduğu için, midye yemenin helal kılındığı ortaya çıkmaktadır. Şimdi siz, helal olduğu kesinleşmiş bir hükme haram derseniz, yine dinden çıkarsınız. O halde, bu fetvayı kim nasıl verdi? Merak ediyorum doğrusu! 

Mekruh diyenler de var. Eğer mekruh olsa, Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi vesellem, midye yemenin mekruh olduğunu hadislerde belirtirdi. Ayetlerde ve hadislerde midye ile ilgili haram olan hiçbir hükme rastlanmamıştır. Zaten, bir konuyla ilgili ayetlerde hüküm varsa, o kesindir. Yani, haram olan bir şeye helal diyemediğiniz gibi, helal olan bir şeye de haram veya mekruh diyemezsiniz, dinden çıkarsınız! 

Kısacası, bu fetvayı veren her kimse! Bu ayet-i kerimelere bakmayı unutmuş olmalı! Bir de millet bunları alim diye dinliyor! 

13 Aralık 2016 Salı

Gülistan ve İslami Hayat Dergileri

Gülistan Dergisi: 8 TL
İslami Hayat Dergisi: 7 TL
Gülistan Dergisi ve İslami Hayat Dergisi, her müslümanın evinde bulunması gereken eşsiz eserler! Gülistan ve İslami Hayat dergisinde, ilim ve irfan bilgileri ile asrımızın büyük İslam alimlerinden olan Seyda Muhammed Konyevi (k.s) Hazretleri'nin feyiz dolu sohbetleri yer almaktadır. 

Siz de Gülistan ve İslami Hayat dergilerinden satın alarak hem ilminizi artırabilir hem de bu hizmetin devamına vesile olabilirsiniz. Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi vesellem, bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "İlim öğrenmek, kadın ve erkek her müslümana farzdır." (Beyhaki) İşte Gülistan ve İslami Hayat dergilerinin amacı da, ilmi yaymak ve yaygınlaştırmaktır. Sizler de Gülistan ve İslami Hayat dergilerinden satın alarak, ilmin yaygınlaştırılmasına vesile olabilirsiniz. Nitekim Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Bir hayra sebep olan, o hayrı işlemiş gibidir." 

Sadaka mı vermek istiyorsunuz? Bir hayır mı işlemek istiyorsunuz? İşte size çok güzel bir fırsat! Sizler de Gülistan ve İslami Hayat dergilerinden satın alarak, hem sadaka vermiş hem de bir hayra vesile olmuş olursunuz. Biliyorsunuz ki, hayır sahiplerinin amel defteri kapanmaz. Siz de, Gülistan ve İslami Hayat dergilerinden satın alarak, amel defterinizin kıyamete kadar açık durmasına vesile olabilirsiniz! 


3 Aralık 2016 Cumartesi

Kur'an'da Kabir Azabına Deliller

Bu yazımda, "Kur'an'da kabir azabı yoktur." diyenlere hitaben, Kur'andaki kabir azabı hakkında delilleri inceleyeceğiz. Öncelikle, kabir hayatına değinelim:

  Kabir hayatı, "Berzah Alemi" de denilen bir hayattır. İnsanlar öldükten sonra, ruhları oradadır. İyiler nimet içinde iken, kötüler azap içindedir. Kabir hayatı, insanın ölümünden kıyamet gününe kadar bir süredir. İnsan öldükten ve mezara konduktan sonra, yanına Münker ve Nekir isimli iki melek gelir. Bu melekler kişiye, "Rabbin kim?" "Dinin ne?" gibi sorular sorar ve aldıkları cevaba göre, ölüye muamelede bulunurlar. Kabir hayatı, dünya ile ahiret arasında bir misafirhanedir. Burada insanlar amellerine göre misafir edilirler. 

   Günümüzde bazı ilahiyat hocaları, kabir azabını inkar etmektedirler. Sebebini de, Kur'an'da kabir azabına delil olmadığına bağlamaktadırlar. Ben, ilahiyatçı veya hoca değilim. İnsan aklını çalıştırıp Kur'an'ı okursa, çok rahat bir şekilde bu kabir azabına delil bulabilir. Ben de, birkaç tane buldum ve onları isterseniz beraber paylaşalım: 

أَشَدَّ الْعَذَابِالنَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّا وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ أَدْخِلُوا آلَ فِرْعَوْنَ 
(Öyle bir) ateş ki, onlar sabah akşam ona sunulurlar. Kıyametin kopacağı günde de, “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun” denilecektir. (Mu'min Suresi; 46) 

    Burada sözü geçen, "onlar sabah ve akşam ona (ateşe) sunulurlar" ifadesi, bu ateşe sunulmanın kıyamet gününde değil de, şu anda olduğuna işarettir. Nitekim, şu anda cennet ve cehennem daha boştur ve kıyamet gününden sonra buralar dolacaktır. Bu kastedilen "onlar sabah ve akşam ateşe sunulurlar", kabirdeki ateştir. Çünkü, Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi vesellem, şöyle buyurmuştur: "Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe, ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur." Buradan yola çıkarsak, "onlar sabah ve akşam ateşe sunulur" cümlesinde kastedilen, cehennem ateşi değil, kabirdeki ateştir. İşte, bu ayette kabir azabına bir delildir.

Başka bir ayet-i kerimeden örnek verelim: 

قِيلَ ادْخُلِ الْجَنَّةَ قَالَ يَا لَيْتَ قَوْمِي يَعْلَمُونَ
Ona): "Cennete gir!" denildi. "Keşke kavmim bilseydi." dedi. (Yasin; 26) 

     Burada da, "Cennete gir!" ifadesi, bunun şu anda olduğunu gösteriyor. Yani, şu anda cennet ve cehennem boştur ve buralar, kıyamet gününde dolacaktır. İşte, bu "Cennete Gir" ifadesi ile kastedilen, kabirdeki cennete benzer bir hayattır. Yine az önceki hadisten yola çıkarsak; kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe ya da cehennem çukurlarından bir çukur olduğuna göre, buradaki cennet ifadesi, kabirdeki cennet bahçelerini kastetmektedir. Yani, bu ayette kabir hayatına delil niteliğindedir. 

  Acaba, bu "Kabir azabı yoktur" diyenler, bu ayetleri hiç mi okumuyorlar? Kur'an'da kabir hayatına delil yoktur dediniz, alın size delil! Yahu, bunlar normal vatandaş olsa anlarım. Bunlar, ilahiyat profesörü! Acaba ilahiyat fakültelerinde bunları mı öğretiyorlar ki hiç sanmıyorum! Hiçbir ilahiyat fakültesinde "Kabir azabı yoktur." veya "Kader yoktur." diye bir şey öğretmezler. Bence, bunlar bunu bilinçli yapıyor. Bize düşense, herkesi hoca diye dinlememek! 



30 Kasım 2016 Çarşamba

Evde Çalışmak İçin Ek İş Arıyorum!

     Merhaba! Adım Kaan Akalın. İstanbul/Gaziosmanpaşa ilçesinde ikamet ediyorum. Evde çalışmak için ek iş arıyorum. Çünkü iki seneyi aşkın süredir işsizim. Annemle ikimiz kalıyoruz sadece ve annemin emekli maaşı, geçinmemize yetmiyor. Bu nedenle, evde yapacağım işlerle birkaç kuruş da olsa, gelir sağlamak istiyorum. Hem anneme destek olmak, hem de boş zamanımı boşa geçirmemek istiyorum. 
    Yapabileceğim işler şunlardır: 
  • Paketleme,
  • Nikah şekeri,
  • Etiket,
  • Boncuk dizme gibi işlerdir.
     Acilen bu işe ihtiyacım vardır. Bu yazıyı okuyan ve eve iş veren firmaların en kısa zamanda bana ulaşmaları önemle rica olunur. 

İletişim bilgilerim: 
Tel: 0553 725 62 33
E-mail: kaanakalin34@gmail.com


İlgi ve alakanız için şimdiden teşekkür eder, iyi çalışmalar dilerim. 
Kaan Akalın

23 Kasım 2016 Çarşamba

Tarlabaşı Hakkında

Beyoğlu/Tarlabaşı'ndan bir görüntü.
Tarlabaşı Hakkında
   Tarlabaşı, İstanbul'un Beyoğlu ilçesine bağlı bir semttir. Burası önceden saygın insanların yaşadığı, refah düzeyinin yüksek olduğu bir semtti. Ancak cumhuriyetin ilanından sonra resmi kurumların Ankara'ya taşınmasıyla, Tarlabaşı'nda fakirleşme başladı. Bu fakirleşme zamanla insanların suça itilmesine veya bedenlerini satarak para kazanmalarına kadar devam etti. Tarlabaşı semtinin son hali, yürek burkan cinsten. 
   Tarlabaşı, bir zamanlar adı anıldığı zaman saygın ve kültürlü insanlar akla gelirdi. Şimdi ise torbacılar, uyuşturucu satan ve kullananlar, travestiler ve hayat kadınları ile anılmakta. Bunun suçlusunu aramak yerine, buradaki insanlara acilen yardım etmemiz gerekiyor. 
Beyoğlu/Tarlabaşı semtinin harabe görüntüleri.
    Sağ tarafta gördüğünüz resim, Tarlabaşı'nın harabe haline gelen bir sokağını gösteriyor. İnsanlar, fakirlikten midir bilinmez burayı terk etmeye başladılar. Sonuç olarak da, bu terk edilen binalar çürümeye ve hatta yok olmanın eşiğine gelmiş durumda. Buradaki binaların en az 300 senelik bir tarihi değeri var. Bu binaların yerle bir olmak üzere olması, tarihe yapılan büyük bir saygısızlık. 
   Bir insanın uzun süre masum ve mazlum kalması imkansızdır. Tarlabaşı'nda yaşanan aşırı fakirlik sebebiyle, insanlar suça yönelmektedirler. Bu insanların çoğu ya hırsızlıktan, ya gasp ten, ya da uyuşturucu kullanmak veya satmaktan adliye koridorlarıyla karşı karşıya geliyor. Ve halen günümüzde maalesef, bu insanlara yardım edilebilmiş değil. 
Beyoğlu/Tarlabaşı semtinde bir çatışma anı.
  Tarlabaşı önceleri aydın insanlarıyla, eşsiz tarihi ile anılırken, şimdi maalesef çatışmalarla ve olaylarla anılıyor. Kime sorsam, herkes; "Burası bir an önce yıkılmalı! Burada uyuşturucu kullananların, hırsızların ardı arkası kesilmiyor." Peki bu kişilere soruyoruz: "Buranın yıkılması, bu suçların işlenmesine engel olacak mı?" Bir suçu yok etmek istemenin yolu suçluyu değil, suçludan suça iten nedenleri yok etmektir. Bir insan suç işliyorsa semt, şehir, kasaba fark etmiyor! 
    Biz maalesef insan olarak, birçok değerlerimizi kaybettik; yardımseverlik, cömertlik ve hoşgörü gibi. Bu üç unsur, toplumdaki refah için büyük önem taşımaktadır. Bu yazıyı yazmamın sebebi, buradaki insanlara yardım edilmesi ve bunun hemen yapılması gerektiğini vurgulamaktır. Biz kendi vatandaşımıza sahip çıkmadıktan sonra, nasıl toplumsal refaha kavuşabiliriz? Bunu yapabilmemiz için de, birbirimize kenetlenmeli, zorluklara birlikte kanat germeli ve zor durumda olanlara yardım etmeliyiz. Benim bu yazıdaki amacım pirim değil, yardım talebidir. Benim maddi durumum yeterli olmadığı için, bu yazıyı okuyan ve bu insanlara yardımcı olabilecek maddi durumu olan insanlardan yardım istiyorum. Bu insanlar adına, milletimiz adına, ülkemiz adına! 

İlgi ve alakanız için teşekkür ederim. 
Kaan Akalın

8 Kasım 2016 Salı

Elektrik Olmadan Yaşayabilir miyiz?

Elektrik 
Elektrik, modern dünyanın olmazsa olmazıdır. Bugün her insanın her gün kullandığı elektrik olmadan, yaşayabilir miyiz? Elektriği önemli yapan şey nedir, bununla ilgili bir beyin fırtınası yapmak istedim. 

Elektrik, 1800 yılında Alessandro Volta tarafından icat edilmiştir. Elektrik, zaman geçtikçe önem kazanmaya başladı. Bugün ısınmada, aydınlatmada, yemeklerin pişmesinde ve saklanmasında yaygın olarak kullandığımız elektrik, hayatımızda önemli bir yer tutmaktadır. Elektrik için, önemli olan akımdır. Elektrik akım olduğu müddetçe varlığını sürdürmektedir. Elektriğin hayatımızda önemli bir yer tutmasına karşın, insan sağlığı için oldukça tehlikelidir. Günümüzde birçok insan elektrik çarpmasıyla hayatını kaybetmektedir. Elektrik tıpkı ateş gibi hem ihtiyaç duyulan hem de büyük tehlikeleri olan bir enerjidir. 

Elektrik hakkında birkaç bilgi verdikten sonra, elektriksiz hayat nasıl olurdu ona bakalım: 

  • İlk olarak, aydınlanmak için gaz lambalarını ve ısınmak için de sobaları kullanıyor olurduk. 
  • Elektrik, radyasyon yayan bir enerjidir. Radyasyon da, günümüzdeki birçok tehlikeli hastalığın da sorumlusudur. Eğer elektrik olmasaydı, radyasyon da olmayacaktı. Bu nedenle de, hastalıklar bu kadar artış göstermeyecekti.
  • Elektrik olmasaydı, bugün bilgisayarları, telefonları kullanmayacaktık. Halen daha mektup ve duman ile haberleşecektik. 
  • Elektrik olmayan bir dünyada, kuşkusuz daha temiz bir çevre olacaktı. Elektrik, fabrikaların çalışması için gereklidir. Bu fabrikalar da, çevre kirliliğinin en temel sebeplerindendir. 

7 Kasım 2016 Pazartesi

İstanbul'un Güzellikleri

İstanbul, Türkiye'nin en kalabalık ve en pahalı şehridir. Aynı zamanda ekonomi, eğitim ve sosyal yaşam bakımından en önemli şehridir. İstanbul, günümüzde 20 milyon nüfusa ulaşmıştır. Bazen hatta çoğu zaman, İstanbul'dan bıkmaktayız. Kalabalıktan, trafikten, çevre kirliliği vb.. İstanbul, aslında dünyada eşi benzeri bulunmayan tarihi ve doğal güzelliklere sahip bir şehirdir. İstanbul boğazının muhteşem manzarası bile, insanı kendisine hayran bırakmaya yetiyor. Bu güzellikler, biraz da olsa İstanbul'u sevmeye yetiyor. Bir insan İstanbul'un boğazına bakıp da, İstanbul'u sevmemesi neredeyse imkansızdır. Ben İstanbullu olduğum için söylemiyorum. Bunu birçok yerli ve yabancı turist söylüyor. Şimdi İstanbul'un tarihi ve doğal güzelliklerine hep birlikte bakalım: 

İstanbul Boğazı
Şüphesiz İstanbul Boğazı, İstanbul'un en güzel yerlerinden biridir. İstanbul'un boğaz manzarasının güzelliği, dünyanın hiçbir şehrinde yok. Buraya gelen turistlerin ilk hayran kaldığı yerdir, İstanbul Boğazı. Kız Kulesi'de İstanbul Boğazı'na güzellik katan en önemli unsurdur. Bunun yanında Çırağan Sarayı, Rumeli Hisarı ve Anadolu Hisarı, Boğazı süsleyen yalılar da, İstanbul Boğazı'nın eşsiz güzelliklerinden sadece birkaçıdır. İstanbul Boğazı, stratejik ve politik olarak da önemli bir yere sahiptir. İstanbul Boğazı, Asya ile Avrupa'yı birbirine bağlayan bir köprüdür. Bu da İstanbul Boğazı'nı dünyanın en önemli stratejik ve politik konumlarından biri yapıyor. 

Haliç 
Benim İstanbul Boğazı'ndan sonra hayran kaldığım ikinci bir yerdir. Haliç Manzarası da, İstanbul'un güzelliklerine güzellik katan bir manzaradır. Haliç, doğal bir limandır. Haliç, birçok medeniyetin de kullandığı bir körfezdir. Burada İstanbul, ciddi bir ticaret geliri elde etmektedir. Haliç'in eşsiz güzelliği, her yıl birçok turisti İstanbul'a çekmektedir. Ben bir İstanbullu olarak, Haliç'e büyük hayranlık duyuyorum. Gece özellikle muhteşem manzarası, zaten insanı hayran bırakmaya yetiyor da artıyor bile. Burası, tarih kokan bir yerdir. Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bir şehirdir İstanbul. Bugün halen daha Haliç'te geçmiş medeniyetlere ait kalıntılar ortaya çıkarılmaktadır. Hem doğal hem de tarihi güzelliği ile farklı bir yerdir Haliç. İstanbul'a ziyaret amacıyla gelenlere görmelerini mutlaka tavsiye ettiğim bir yerdir. Mutlaka, bu Haliç'i görün derim. 

Kız Kulesi
Kız Kulesi, İstanbul'un tarihi güzelliklerinden belki de birinci olanıdır. Çünkü Kız Kulesi, İstanbul'a farklı bir hava katarken, içerisindeki mimari tasarım ve tarih kokan içeriğiyle, insanları kendine hayran bırakan bir yerdir. Kız Kulesi'nin hikayesini ben şöyle duydum: "Zamanında bir kral, kızını ölümden korumak için Kız Kulesi'ni yaptırır ve kızını da burada yaşatmaya başlar. Ancak, kızına gelen hediyenin içinde yılan çıkar ve o kızı öldürür." Hikayeyi, tam olarak bilmiyorum. Sadece duyduklarım kadarıyla sizlere söylüyorum. Burası, hikayesini çok bilmesem de, bildiğim tek bir şey var sa, İstanbul'un güzelliğine farklı bir güzellik kattığıdır. Daha önce, buraya gitmem hiç nasip olmadı. Çünkü buradaki restoranlar, cep yakıyor. Burada yemek yemek istiyorsanız, en az 300 TL'yi gözden çıkarmanız gerekiyor. Ama inanın bu 300 TL, bu manzarayı görmek için az bile! 

Ayasofya Müzesi
Eğer, İstanbul'a ziyarete gelip de Ayasofya Müzesi'ni görmeden dönerseniz, size İstanbul'a ziyarete gelmişsiniz demem. Çünkü Ayasofya Müzesi, mutlaka ziyaret edilmesi gereken eşsiz bir eser. Doğu Roma döneminde kilise olarak kullanılan Ayasofya Müzesi, 1453 İstanbul'un fethinden sonra, Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrildi. 1453'ten 1923'e kadar ibadete açık kalan Ayasofya Camii, Atatürk'ün talimatıyla, müzeye çevrildi. Ancak Ayasofya'yı bu kadar önemli yapan, hiç şüphesiz eşsiz mimarisidir. Ayasofya hakkında, sayısız belgeseller çekildi. Ayasofya kilise olarak ne zaman inşa edildi, buranın tasarısı nasıl yapıldı, halen daha merak konusu. İstanbul'a ziyarete gelirseniz, mutlaka Ayasofya'yı görün derim. 

Sultan Ahmed Camii 
Osmanlı padişahı, 1. Sultan Ahmed tarafından yaptırılan Sultan Ahmed Camii, eşsiz mimarisiyle ve huzurlu atmosferiyle insanı kendisine hayran bırakıyor. Sultan Ahmed Camii, yapıldığından bu yana binlerce turisti kendisine çekiyor. İstanbul'a ziyarete gelirseniz, mutlaka Sultan Ahmed Camii'ni de ziyaret edin derim. Zira buraya her yıl binlerce yerli ve yabancı turistler adeta akın ediyor. Sultan Ahmed Camii, İstanbul'un Sultan Ahmed meydanında yer alan tarihi güzelliklerin sadece bir tanesi! Daha önceki yazılarımda "Türkiye hakkında belgeseller nasıl yapılabilir" konusuna değinmiştim. Burası şüphesiz belgesel için eşsiz bir yer! 

Topkapı Sarayı

Topkapı Sarayı, İstanbul'un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan bir saraydır. Topkapı Sarayı, Fatih Sultan Mehmet'ten 3. Selim'e kadar tüm padişahlara ev sahipliği yapmıştır. Topkapı Sarayı, günümüzde müze olarak kullanılmaktadır. Topkapı Sarayı'nda kutsal emanetler, Osmanlı padişahlarının kullandıkları kılıçlar, zırhlar yer almaktadır. Topkapı Sarayı Harem, Divan Odası, Has Oda(yani padişahların kaldığı oda) olarak kullanılmıştır. Topkapı Sarayı, her yıl binlerce turisti ülkemize çekmektedir. İstanbul'a ziyarete gidecekseniz, Topkapı Sarayı'nı da mutlaka görün derim! Ayrıca Topkapı Sarayı'ında öğrenci indirimi de uygulanmaktadır.

Yerebatan Sarnıcı


İstanbul'un görkemli tarihsel yapılarından birisi de Ayasofya’nın güneybatısında bulunan Bazilika Sarnıcı’dır. Bizans imparatoru I. Justinianus (527-565) tarafından yaptırılan bu büyük yeraltı sarnıcı, suyun içinden yükselen ve sayısız gibi görülen mermer sütunlar sebebiyle halk arasında “Yerebatan Sarayı” olarak isimlendirilmiştir. Sarnıcın bulunduğu yerde daha önce bir Bazilika bulunduğundan, Bazilika Sarnıcı olarak da anılır.

Sarnıç, uzunluğu 140 metre, genişliği 70 metre olan dikdörtgen biçiminde bir alanı kaplayan, dev bir yapıdır. 52 basamaklı taş bir merdivenle inilen bu sarnıcın içerisinde her biri 9 metre yüksekliğinde 336 sütun bulunmaktadır. Birbirine 4.80 metre aralıklarla dikilen bu sütunlar, her biri 28 sütun içeren 12 sıra meydana getirirler. Sarnıcın tavan aralığı kemerler vasıtasıyla sütunlara aktarılmıştır. Çoğunluğu daha eski yapılardan toplandığı anlaşılan ve çeşitli mermer cinslerinden yontulmuş sütunların büyük bir kısmı tek parçadan, bir kısmı da iki parçadan oluşmaktadır. Bu sütunların başlıkları, yer yer farklı özellikler taşır. Bunlardan 98 adedi Corint üslûbu yansıtırken bir bölümü de Dor üslûbunu yansıtmaktadır. Sarnıcın tuğladan örülmüş 4.80 metre kalınlığındaki duvarları ve tuğla döşeli zemini, Horasan harcından kalın bir tabakayla sıvanarak su geçmez hale getirilmiştir. Toplam 9.800 m2 alanı kaplayan bu sarnıç, yaklaşık 100.000 ton su depolama kapasitesine sahiptir.
 Kaynak: Yerebatan Sarnıcı - www.yerebatan.com
Burası da, İstanbul'a ziyarete gelenlerin mutlaka görmesi gereken yerlerden biridir. 

Galata Kulesi 
Galata Kulesi'inin hikayesi, tam olarak bilinmese de muhteşem mimarisiyle insanı kendisine hayran bırakır. Galata Kulesi, Osmanlılar zamanında zindan olarak kullanılmıştır. Burası, İstanbul'un kuş bakışı olarak seyredilmesi için mükemmel bir mekandır. Yüksekliği 69,90 metredir. Milattan sonra 520 yılında inşa edilmiş olan Galata Kulesi, İstanbul'u panaromik olarak izlemeye fırsat vermektedir.  Galata Kulesi'inin tarihçesi şöyledir: 
Galata Kulesi dünyanın en eski kulelerinden biri olup, Bizans İmparatoru Anastasius tarafından 528 yılında Fener Kulesi olarak inşa ettirilmiştir.[2] 1204 yılındaki IV. Haçlı Seferi'nde geniş çapta tahrip edilen kule, daha sonra 1348 yılında "İsa Kulesi" adıyla yığma taşlar kullanılarak Cenevizliler tarafından Galata surlarına ek olarak yeniden yapılmıştır. 1348 yılında yeniden yapıldığında kentin en büyük binası olmuştur.[3]
Galata kulesi 1445-1446 yılları arasında yükseltilmiştir. Kule Türklerin eline geçtikten sonra hemen her yüzyıl yenilenmiş ve tamir edilmiştir. 16. yüzyılda Kasımpaşa tersanelerinde çalıştırılan Hristiyan savaş esirlerinin barınağı olarak kullanılmıştır. Sultan III. Murat'ın müsaadesiyle burada müneccim Takiyüddin tarafından bir rasathane kurulmuş, ancak bu rasathane 1579'da kapatılmıştır.
17. yüzyılın ilk yarısında IV. Murat döneminde Hezarfen Ahmet ÇelebiOkmeydanı'nda rüzgarları kollayıp uçuş talimleri yaptıktan sonra, tahtadan yaptırdığı kartal kanatlarını sırtına takarak 1638yılında Galata Kulesi'nden Üsküdar-Doğancılar'a uçmuştur. Bu uçuş Avrupa'da ilgi ile karşılanmış, İngiltere'de bu uçuşu gösteren gravürler yapılmıştır.[kaynak belirtilmeli]1717'den itibaren kule yangın gözleme kulesi olarak kullanılmıştır. Yangın, ahalinin duyabilmesi için büyük bir davul çalınarak haber verilmekteydi. III. Selim döneminde çıkan bir yangında kulenin büyük bölümü yanmıştır. Onarılan kule 1831 yılında başka bir yangında yine hasar görmüş ve onarılmıştır. 1875 yılında bir fırtınada külahı devrilmiştir. 1965'te başlanıp 1967'de bitirilen son onarımla da kulenin bugünkü görünümü sağlanmıştır. 
Bugün Galata Kulesi, restoran olarak da kullanılmaktadır. Ancak burada yemek yiyebilmek için en az 150 TL'yi gözden çıkarmanız gerekmektedir. 

İstanbul'un bu sahip olduğu tarihi ve doğal güzelliklerden sadece birkaçı. İstanbul, efsanelerle ve tarihiyle ünlü bir şehirdir. İstanbul, insanlık tarihinin başlangıcından itibaren birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Şu anda halen daha eski medeniyetlere ait kalıntılar bulunmaktadır. İstanbul'da yaşamak her ne kadar zor da olsa, bu güzellikleri birazda olsun bu zorlukları unutturuyor. 
Bu yazıyı paylaşmamın amacı da, İstanbul'un aslında çok güzel bir şehir olduğunu, kıymetini bilmemiz gerektiğini hatırlatmak içindi. İstanbul'un doğal ve tarihi güzellikleri ile ve sahip olduğu stratejik ve politik konumu ile ne kadar önemli bir şehir olduğunu aklımızdan çıkarmamak lazımdır. 
Bu yazımı okuyanlardan ricam, buradaki paylaştığım doğal ve tarihi güzelliklerin birkaçını daha fazla insanın okuyabilmesi için, sosyal ağınızda paylaşınız. 
İlginiz için teşekkür ederim. 
Kaan Akalın
English Version 
 
Istanbul is Turkey's most crowded and expensive city. At the same time, economy is the most important city in terms of education and social life. Today, Istanbul has reached 20 million people. Sometimes, even often, we are sick of Istanbul. It is crowded, from traffic, from environmental pollution, etc. Istanbul is a city with historical and natural beauty that does not exist in the world. Even the spectacular view of the Istanbul bosphorus is enough to impress the man himself. These beauties, if a little bit more to love Istanbul. It is almost impossible for a person to look at Istanbul's throat and not like Istanbul. I am not saying that I am Istanbul. It says many local and foreign tourists. Now let's look at all the historical and natural beauties of Istanbul:

Bosphorus
No doubt, the Bosphorus is one of the most beautiful places in Istanbul. Istanbul's beautiful view of the Bosphorus does not exist in any city of the world. It is the first place the tourists who came here admired the Bosphorus. It is the most important element that adds beauty to the Bosphorus in the Maiden's Tower. Besides this, Çırağan Palace, Rumeli Hisarı and Anadolu Hisarı are the only beauties of the Bosphorus that decorate the Bosphorus. The Bosphorus has an important place both strategically and politically. The Bosphorus is a bridge connecting Asia and Europe. This makes the Bosphorus one of the most important strategic and political positions in the world.

Estuary
It is the second place I admire after the Istanbul Bosphorus. The Golden Horn View is a view that adds beauty to the beauty of Istanbul. The Golden Horn is a natural port. The Golden Horn is a gulf used by many civilizations. Here, Istanbul has a serious trade income. The unique beauty of the Golden Horn draws many tourists to Istanbul every year. As a Istanbul citizen, I have a great admiration for the Golden Horn. The magnificent view of the night is particularly spectacular, and is already growing enough to impress. This is a place that smells of history. Many civilizations have hosted Istanbul. Today, remains of the civilizations of the past have been unearthed in the Golden Horn. Haliç is a different place with its natural and historical beauty. It is a place that I definitely recommend to those who come to Istanbul for a visit. Absolutely, I see this Golden Horn.

Maiden's Tower
The Maiden's Tower is perhaps the first of Istanbul's historical beauties. Because the Kiz Kulesi is a place that admires people with its architectural design and history-rich content, while adding a different atmosphere to Istanbul. I heard the story of the Maiden's Tower: "At the time of a king, to protect her daughter from death, she has the Maiden's Tower, and she begins to live here, but a snake comes out of her gift to her daughter and kills her." I do not really know the story. I just tell you what I hear. This is one thing I know, although I do not know much about the story, it adds a different beauty to Istanbul's beauty. I never had to go here before. Because the restaurants over here are burning mobiles. If you want to eat here, you need to pay at least 300 TL. But believe this is 300 TL, even to see this scene!

Hagia Sophia Museum
If you come to Istanbul and see the Haghia Sophia Museum, you do not come to Istanbul. Because the Hagia Sophia Museum is a unique piece that must be visited. The Hagia Sophia Museum, which was used as a church during the Eastern Roman period, was surrounded by the Fatih Sultan Mehmet after the conquest of Istanbul in 1453. Hagia Sophia Mosque, which was open for worship from 1453 until 1923, was turned into a museum by Atatürk's instructions. However, it is undoubtedly unique architecture that makes Hagia Sophia so important. There were numerous documents about Hagia Sophia. When the Hagia Sophia was built as a church, how was the design of the place, it is still more curious. If you come to Istanbul, I definitely see Hagia Sophia.

Sultan Ahmed Mosque
The Sultan Ahmed Mosque, built by Sultan Ahmed the 1st Ottoman sultan, is admired by its unique architecture and peaceful atmosphere. Sultan Ahmed Mosque has attracted thousands of tourists since it was built. If you come to Istanbul, you should definitely visit the Sultan Ahmed Mosque. Because every year thousands of local and foreign tourists flock here. Sultan Ahmed Mosque is just one of the historical beauties located in Sultan Ahmed Square of Istanbul! In my previous writings, I have talked about "how to make documents about Turkey". This is undoubtedly a unique place for a documentary!

Topkapi palace

Topkapi Palace is a palace built by Fatih Sultan Mehmet after the conquest of Istanbul. The Topkapi Palace was home to all the sultans from Fatih Sultan Mehmet to 3rd Selim. Today Topkapı Palace is used as a museum. In Topkapi Palace, sacred relics, swords and armors used by the Ottoman sultans are located. Topkapi Palace Harem, Divan Room, Has Room (ie the room where the sultans stayed). Topkapi Palace attracts thousands of tourists every year to my country. If you are going to Istanbul, you will definitely see Topkapi Palace! Also student discount is applied at Topkapı Palace.

Yerebatan Cistern

One of Istanbul's magnificent historical constructions is the Basilica Cistern located on the south-west of Hagia Sophia. Built by the Byzantine emperor Justinian I. Justinian (527-565), this large underground cistern was named as the "Yerebatan Palace" among the public due to the marble columns rising from the water and seen as countless. When there is a Basilica in the place where the cistern is located, it is also known as Basilica Cistern.

The cistern is a gigantic structure that covers a rectangular area of ​​140 meters in length and 70 meters in width. There are 336 columns, each 9 meters high, in this cistern, which is laid with a 52-step stone ladder. These columns, erected at intervals of 4.80 meters, bring 12 rows of columns, each containing 28 columns. The ceiling space of the cistern was transferred to the pillars via arches. It is understood that the majority of the columns are collected from the older structures and the majority of the marble columns are made up of one piece and the other two pieces. The titles of these columns, in places, have different properties. While 98 of them reflect Corint style, part of them reflect Dor style. The walls of the cistern, brick 4.80 meters thick, and the brick paved floor were plastered with a thick layer of Khorasan, making it waterproof. Covering a total area of ​​9.800 m2, this cistern has a water storage capacity of approximately 100.000 tons.
 Source: Yerebatan Cistern - www.yerebatan.com
This is one of the places that should definitely be seen by visitors coming to Istanbul.

Galata Tower
The story of the Tower of Galata, although not exactly known, admires the people with its magnificent architecture. The Galata Tower was used as a dungeon in the time of the Ottomans. This is the perfect place to watch Istanbul as a bird's eye view. Altitude is 69.90 meters. The Galata Tower, which was built in the year 520 after Milat, offers a panoramic view of Istanbul. The history of Galata Tower is as follows:
The Galata Tower is one of the oldest towers in the world and was built by the Byzantine Emperor Anastasius in 528 as the Fener Tower. [2] In the year 1204 IV. The tower, which was extensively destroyed by the Crusades, was later reconstructed by the Genoese in 1348 in addition to the walls of Galata, using stacked stones called "Jesus Tower". When it was rebuilt in 1348 it became the biggest building of the city. [3]

Galata tower was raised between 1445-1446. Almost every century has been renovated and repaired after the towers of the Turks have been captured. It was used as a shelter for the Christian war prisoners who worked in Kasımpaşa shipyards in the 16th century. Sultan III. At the permission of Murat an astronomical observatory was established here by the astrologer Takiyüddin, but this observatory was closed in 1579.

In the first half of the 17th century IV. During the Murat period, Hezarfen Ahmet Çelebi flew to Üsküdar-Doğancılar from Galata Tower in 1638 by wearing eagle wings he built from the throne after carrying out flying exercises after watching the winds in Okmeydanı. This flight was met with interest in Europe and engravings were made in England showing this flight. [Citation needed] From 1717 the tower was used as a fire pagination tower. The fire was being played by playing a large drum to hear ahalin. III. A large part of the yoke was burned in a fire during the Selim period. The restored tower was damaged and repaired in another fire in 1831. In 1875, the cone was overturned in a storm. The latest repair, which was started in 1965 and finished in 1967, provided the appearance of today's owner.

Source: Wikipedia - tr.wikipedia.org/wiki/Galata_Kulesi

Today Galata Tower is also used as a restaurant. However, you need to pay at least 150 TL to eat here.



This is just a few of the historical and natural beauty that Istanbul has. Istanbul is a city famous for its legend and history. Istanbul has been home to many civilizations since the beginning of human history. At present there are still remnants of ancient civilizations. Even though it is difficult to live in Istanbul, these beauties make you forget these difficulties in a little while.

The purpose of sharing this article was to remind us that Istanbul is a very beautiful city and we should not know its value. With the natural and historical beauties of Istanbul and its strategic and political position, it is important to keep in mind how important it is.

From these people who read this writing, we share in your social network so that more people can read a few of the natural and historical beauties I share here.

Thank you for your interest.