if(window.location.href == 'https://kisiselyazilarimkaan.blogspot.com' || window.location.href == 'https://kisiselyazilarim.blogspot.com' ) { window.location="https://kisiselyazilarimkaan.blogspot.com"; } Kişisel Yazılarım

28 Şubat 2022 Pazartesi

Simit Hakkında Tüm Merak Ettikleriniz

Simit Hakkında Tüm Merak Ettikleriniz

Ülkemizde en çok tüketilen ve en ucuz sokak lezzetlerinden biridir, simit! Simit hakkında neler biliyoruz? Simidin tarihçesi ve tüm bilmek istediğiniz konuları "Simit Hakkında Tüm Merak Ettikleriniz" başlıklı makalemizde sizler için derledik! 

Simidin Adı Nereden Geliyor? 

Simit, Arapça'da "samid", "ince bulgur veya irmik isimlerinden alıntıdır. Bu sözlük aynı zamanda Akatçada samadu "öğütmek" fiilinden türetilmiştir.  İstanbul'a gelen ya da İstanbul'dan doğuya giden kervanların konaklama alanı olarak bilinen İzmit'te yolculara pratik bir yiyecek olarak hazırlanan simit, bu özelliği ile de ilk fast-food örneklerinden de sayılabilir. Kervanlarda yolculuk yapanların atıştırmalık olarak yanlarına aldıkları simitleri, yol boyunca karşılaştıkları kişilere "Simiti'den" aldıklarını söyledikleri için, bu halka şeklindeki yiyeceğin adı "simit" olarak kaldı. 

Genelde yalnız tüketilen simit, kahvaltı için tercih edildiğinde peynir, çay ve reçelle birlikte yenebilir. Günümüzde simit, modern fırınlarda ve simit evlerinde hazırlanıp satıldığı gibi, cadde ve sokaklarda satıcılık yapan seyyar satıcılar tarafından bir el arabası içerisinde satılır. 

Simidin Kökeni Nereden Geliyor? 

Simitten bahseden en eski tarihsel kaynaklarda, simidin İstanbul'da 1525 yılından beri tüketildiği yazmaktadır. Üsküdar'daki "Şer'iyye Sicili"ne göre, 1593'te simidin ağırlığı ve fiyatı tarihte ilk kez standartlaştırılmıştır. 17. Yüzyılın gezgini Evliya Çelebi, 1630'lu yıllarda İstanbul'da simit satan 70 işletmenin olduğunu yazmıştır. Jean Brindes'in İstanbul'da günlük yaşamı resmettiği, 19. yüzyılın başlarına tarihlenen yağlı boya tablolarında simitçiler görülmektedir. Warwick Goble da 1906'da İstanbul'daki simitçileri resmetmiştir. Zamanla simit ve çeşitleri Osmanlı İmparatorluğu'nun genelinde popüler bir yiyecek olmuştur. 

Simidin Çeşitleri 

  • Ankara Simidi: Ankara Simidi ülkemizin diğer yerlerinde üretilen diğer simitlere göre daha ince, daha küçük, yoğun pekmezli, koyu renkli bir simittir. 
  • Bursa Simidi: Bursa'da yapılan bir simit çeşididir. Bursa Simidini diğer simitlerden ayıran özelliği, hamurun halka haline getirilmesinden sonra, bir süre kaynar pekmez içinde bekletilmesidir. 








Bu yazıyı beğendiyseniz, Kişisel Yazılarım blogumu takip ederek, yeni gönderilerden anında haberdar olabilirsiniz. Ayrıca Kişisel Yazılarım'daki gönderileri sosyal ağlarınızda paylaşarak, daha fazla insanın okumasına yardımcı olabilirsiniz. Kişisel Yazılarım bloguma gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür eder, Kişisel Yazılarım blogumda keyifli vakit geçirmenizi dilerim.

27 Şubat 2022 Pazar

Miraç Kandili Hakkında - Miraç Kandiliniz Mübarek Olsun!

Miraç Kandili Hakkında - Miraç Kandiliniz Mübarek Olsun!

Bugün, Miraç Kandili! Miraç Kandili hakkında merak ettiğiniz tüm konuları sizler için hazırladık. Bu suretle tüm İslam âleminin Miraç Kandili'ni tebrik eder, tüm duaların kabulü ve günahların affını Rabbimizden arz ve talep ederiz! 

Miraç Kandili Nedir?

Allah'ın emriyle Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in Burak isimli semavi bir bineğe binerek, Cebrail ile birlikte Mekke'deki Mescid-i Haram'dan, Mescid-i Aksa'ya doğru yapmış olduğu gece yolculuğuna "İsra" adı verilir. Oradan bir mir'âcla (manevi bir asansörle) yedi kat göklere yükseltilip, tâ Sidretü'l-Müntehâ'ya ulaşması, burada Cebrail'i arkada bırakıp, Refref adı verilen bir binek ile Allah'ın huzuruna varıp, O'nun Zât-ı Akdesi'ni yakînen müşahede etmesi ve zaman-mekân üstü konuşması olaylarına Mir'aç adı verilmektedir.

İki aşamalı bu gökler arası yolculuk, peygamberliğin 12. yılında, hicretten 18 ay önce, mübarek üç ayların ilki olan Recep ayının 27. gecesinde gerçekleşmiştir. Kadir Gecesi'nin de Ramazan'ın 27. gecesi olması ile aralarında çok gizemli bir tevafuk vardır. Bediüzzaman Hazretleri,"Miraç gecesi, ikinci bir Kadir gecesi hükmündedir". sözleriyle, Miraç Gecesi'nin Kadir Gecesi'nden sonra, en kutsal gece olduğunu belirtmiştir. Ebu Talib ve Hatice validemizin (r.a) vefati ile en çok hüzünlenen, müşriklerin üç yıl süren ablukası ve Taiflerinin muhteşem bir teselliye ve ihsan-ı ilahiye ve nail olmuştur. Üç ayların ilk kandili olan Regaib Kandili, ikinci bir Miraç gecesidir. 

Kur'an-ı Kerim'in İsrâ sûresi(17/1), bu isrâ olayını anlatır(4). Necm Sûresi de, İsrâ'nın devamı olan Miraç gecesini anlatır. Ayetlerde biraz da kapalı olarak anlatılan Miraç hadiseleri, Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in hadis-i şeriflerinde daha detaylı olarak anlatılmaktadır. 

Miraç Gecesi Nasıl Değerlendirilmelidir?

  • Kur'an-ı Kerim okunmalı,
  • Peygamber Efendimiz (s.a.v)'e salat ve selamlar getirilmeli,
  • Kaza ve nafile namazlar kılınmalı,
  • Tefekkürde bulunulmalı,
  • Geçmişin muhasebe ve murakabesi yapılmalı,
  • Günahlardan samimi olarak tevbe ve istiğfar edilmeli,
  • Bol bol zikirde bulunulmalı,
  • Küs ve dargın olanlar barıştırılmalı,
  • Üzerimizde hakkı olanlar aranıp sorulmalı,
  • Dini programlar, sohbetler ve paneller düzenlenmeli.
Bu makalenin hazırlanmasında http://www.sorularlaislamiyet.com sitesinde yer alan bilgilerden faydalanılmıştır. Bu suretle tüm İslam âleminin miraç kandilini kutlar, hayırlara vesile olmasını dileriz. 


Bu yazıyı beğendiyseniz, Kişisel Yazılarım blogumu takip ederek, yeni gönderilerden anında haberdar olabilirsiniz. Ayrıca Kişisel Yazılarım'daki gönderileri sosyal ağlarınızda paylaşarak, daha fazla insanın okumasına yardımcı olabilirsiniz. Kişisel Yazılarım bloguma gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür eder, Kişisel Yazılarım blogumda keyifli vakit geçirmenizi dilerim.

17 Ağustos Depreminde Yaşadıklarım

17 Ağustos Depreminde Yaşadıklarım

Herkese yeniden merhaba! Bugünkü yazımda sizlere 17 Ağustos depreminde yaşadığım anı ve olaylardan bahsetmek istiyorum. Çünkü, depremi unutmamak ve unutturmamak lazımdır ki, deprem hakkında bilinçlenebilelim ve yeterli tedbirleri alabilelim. 

 


Gökyüzünde ve Yıldızlarda Bir Tuhaflık ve Uğultu

Biz o zaman Beylikdüzü'nde İhlas Marmara Evleri'nde oturuyorduk. O zaman ben daha 6-7 yaşındaydım ancak, depremi ve depremde yaşadıklarımızı çok iyi hatırlıyorum.

Deprem yaşanmadan önceki gece, annem, babam ve ben, İzmir'de anneannemin yazlığına gitmeyi planlıyorduk. Hatırladığım şey, aşırı bir sıcaklık vardı. Yani, hava her zamankinden daha fazla sıcaktı. Gece gökyüzünde bir tuhaflık vardı. Yıldızlar o kadar parlak ve yakındı ki, dokunsan elinle tutabilirsin! Daha sonra tuhaf bir uğultu duyduk, ancak havada en ufak bir esinti bile yoktu. Biz bu uğultunun nedenini merak ederken, saat 01:30 gibi uyuduk. 

Korkunç Bir Sarsıntıyla Uyandık

O gece ben garip bir rüya görüyordum. Rüyamda bir lağımdaydım ve lağımdan büyük bir görüntü geliyordu. O gün ben annem ve babamın yanında yatmıştım. Saat 03:02 sıralarında korkunç bir sarsıntıyla uyandık. Bu öyle bir sarsıntıydı ki, o zamana kadar hiç böyle bir şeyle karşılaşmamıştım. O gece, benim "deprem" gerçeğiyle tanışmama vesile oldu. Deprem en fazla 40 saniye sürdü sanırım, tam hatırlamıyorum ama, çok kötü sallanmıştık. Apar topar aşağıya indik ve geceyi arabada geçirdik. Babam radyodan haberleri açmış ve depremle ilgili gelişmeleri takip ediyordu. O gün, hayatımın en uzun gecesiydi! Bu geceyle birlikte, depremin nasıl bir şey olduğunu acı bir şekilde öğrenmiştim! Sabah 06:00 sıralarında, havanın aydınlanmasıyla beraber yola çıktık. 

Avcılar Tam Anlamıyla Dümdüz Olmuştu!...

İhlas Marmara Evleri, depreme son derece dayanıklıydı. Deprem sonrasında bırakın yıkılmayı, en ufak çatlak bile yoktu. Ancak maalesef, diğer insanlar bizim kadar şanslı değildi. Sabah saat 06:00 sularında, arabayla yola çıktık. Avcılar'a vardığımızda, karşılaştığımız manzara, tam da solda paylaştığım fotoğraftaki gibiydi! Avcılar, kelimenin tam anlamıyla yerlebir olmuştu! O zamana kadar evlerin yıkılınca ne hale geldiğini, Avcılar'da gördüğüm o manzarada öğrenmiş oldum! Avcılar, İstanbul'un deprem açısından en riskli ilçelerinden biridir. Zaten, 17 Ağustos'da en çok can kaybı Avcılar'da olmuştu. Avcılar, dolma toprak ve denize de çok yakın. Zaten, deprem açısından riskli olan yerler, genelde denize yakın olan bölgeler. Küçükçekmece'de bir sürü ev sular altında kalmıştı. Ama bu manzara, göreceklerimizin daha başlangıcıydı... 

Yalova Tamamen Yıkılmıştı! 

Anneannemlerin yazlığı İzmir'deydi, bu yüzden İzmir'e gidebilmek için, Yalova'dan geçmemiz gerekiyordu. Avcılar'da gördüklerimiz, Yalova'da göreceklerimizin yanında hiçbir şeydi! Yalova'da gördüklerimizi hiç unutamıyorum! Etrafta yayılan ölü kokuları, her taraf enkaz içinde, bağıranlar, çığlık atanlar... Yalova'da gördüklerimiz, 17 Ağustos'da yaşadığımız depremin nasıl büyük bir felaket yarattığını anlamaya yetiyor da artıyordu bile... Bazı insanlar, depremden 14 gün geçmesine rağmen, halen daha enkâz altında ve kurtarılmayı bekliyordu. Depremde bu yaşananlar, kolay kolay unutulamayacak cinsten!... Nasıl unutabilirsiniz ki? Allah'ıma şükür, evimiz sağlam olduğu için yıkılmadı ama diğer insanların yerine kendinizi koyunca, yaşanan şeyin nasıl bir psikolojiye sebep olduğunu anlayabilirsiniz. Yalova'da binaların yüzde 60'ı kitap gibi çökmüş, insanlar enkâz altında kurtarılmayı bekliyor, kimisi de hayatını kaybetmişti. O enkaz altından yayılan ölü kokularını hiç unutamıyorum... 

Tüpraş'daki Yangın

O gün hatırladığım diğer bir olay da, Tüpraş'da çıkan yangındı. Haberlerde sık sık, deprem sonrasında Tüpraş'da çıkan yangından söz ediliyordu. Nihayet, oraya gidip yangını yakından görmek nasip oldu. Tüpraş, alevlere teslim olmuş ve cayır cayır yanıyordu! Gerçekten 17 Ağustos, yaşadığım en uzun gece ve günlerden biriydi! 

Sonuç olarak! 

Depremi 17 Ağustos'da yaşadım ve nasıl bir şey olduğunu, nelere sebep olduğunu çok iyi öğrendim. Deprem bu ülkemizin bir gerçeği, yapacak bir şey yok! Kendimi o enkaz altında kalan, sevdiklerini kaybeden, evsiz kalan insanların yerine koyduğumda, bunun nasıl bir psikoloji olduğunu daha iyi anlıyorum! Ama, İhlas Marmara Evleri'ni depreme dayanıklı olarak inşa eden rahmetli Enver Ören abimize çok teşekkür ediyorum. O binalar, depremden sonra bırakın yıkılmayı çatlak bile oluşmamıştı. Sadece İhlas Marmara Evleri değil, diğer binaların da depreme dayanıklı yapılması gerekiyor! İnsanları deprem değil, yapılan çürük binalar öldürüyor... 





Bu yazıyı beğendiyseniz, Kişisel Yazılarım blogumu takip ederek, yeni gönderilerden anında haberdar olabilirsiniz. Ayrıca Kişisel Yazılarım'daki gönderileri sosyal ağlarınızda paylaşarak, daha fazla insanın okumasına yardımcı olabilirsiniz. Kişisel Yazılarım bloguma gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür eder, Kişisel Yazılarım blogumda keyifli vakit geçirmenizi dilerim.

26 Şubat 2022 Cumartesi

Evde Kullandığımız Temizlik ve Kozmetik Ürünleri Tehlike Saçıyor!

Evde Kullandığımız Temizlik ve Kozmetik Ürünleri Tehlike Saçıyor! 

Evde hemen hemen hepimiz temizlik ve kozmetik ürünleri kullanıyoruz, değil mi? Peki, bu kullandığımız ürünlerin son derece tehlikeli olduğunu söylesek? İşte Kişisel Yazılarım'daki bu makalemizde, hepimizin kullandığı bu ürünlerin sağlımız ve doğa için ne kadar tehlikeli olduğunu inceleyeceğiz. 


Kullandığımız Temizlik ve Kozmetik Ürünleri Kimyasal Maddeler İçeriyor

Evde Kullandığımız Temizlik ve Kozmetik Ürünlerin Sağlığımıza Zararları

Hepimizin kullandığı temizlik ve kozmetik ürünlerinin hepsi, kimyasal maddeler kullanılarak üretiliyor ve bu kimyasal maddeler, sağlığımıza ciddi zararlar veriyor. Bu kimyasal maddeler, günümüzde kanser vakalarının artmasından da sorumludur! Çünkü, bu maddeler aşırı derecede kanser yapıcı özelliğe sahip. Yani sizin evinizin temizliği için kullandığınız bu maddeler, size ciddi hastalıkların kapısını açıyor. Örneğin, çamaşır suyunu hem evinizin hem de çamaşırların temizliğinde kullanıyorsunuz. Bu maddenin yaydığı koku bile, ne kadar tehlikeli olduğunu anlamamıza yetiyor da artıyor bile! Biz bu maddeyi, çeşitli yollarla vücudumuza almış oluyoruz. Çünkü, ister istemez çamaşır suyundaki kokuyu içimize çekiyoruz. Kokusu bile sağlığımıza zarar verebilecek bu ürüne ayrıca elimizle de temas ediyoruz. Bu şekilde, kanser gibi hastalıklara davetiye çıkarıyoruz! 

Hepimizin Kullandığı Temizlik ve Kozmetik Ürünlerinin Doğaya Verdiği Zararlar

Evde Kullandığımız Temizlik ve Kozmetik Ürünlerinin Doğamıza Verdiği Zararlar

Bu ürünler, genelde fabrikalarda üretiliyor. Fabrikalarda üretilen bu ürünler, aynı zamanda doğamızı da tehdit ediyor. Fabrikalar, bu ürünlerin üretilmesinden meydana gelen atığı, baca yoluyla doğaya ve denize salıyor. Tüm bu durumlar hem çevreyi hem de denizi önemli ölçüde kirletiyor. Bu kimyasal maddelerin üretildiği fabrikalar, küresel ısınmanın da başlıca sorumlularındandır. Çünkü, temizlik maddelerin üretildiği fabrikalar, bu ürünlerin üretilmesinden arta kalan atıkları, baca yoluyla atmosfere salıyor, bu nedenle atmosferin aşırı şekilde ısınmasına neden olarak, "küresel ısınma" dediğimiz bir doğa sorununa neden oluyor. Atmosfer devamlı olarak bu fabrikalar yüzünden zehirleniyor ve çeşitli iklim değişikliklerine ve küresel ısınmaya neden oluyor. Yani, evde kullandığımız temizlik ve kozmetik ürünleri, hem sağlımıza hem de doğaya ciddi zararlar veriyor! 


Evde Kullanabileceğimiz Bitkisel ve Doğal Temizlik ve Kozmetik Ürünleri Var mı?

Kimyasal olarak üretilen ve hem vücudumuza hem de doğaya büyük zararlar veren ürünleri kullanmak yerine, doğal ve bitkisel olarak üretilen ve doğaya ve insan sağlığına hiçbir zararı olmayan birçok ürün üreten firmalar bulunmakta. Bu firmalar, tamamen doğal yöntemlerle, doğada bulunan bitkilerden yardım alarak üretim yapmaktadır. Ülkemizde bu firmalardan birisi de "BioBellinda"dır. BioBellinda, Türkiye kaynaklı bir temizlik ve kozmetik firmasıdır. Bu firma, tamamen doğal yöntemlerle ve doğada bulunan bitkilerin yardımıyla üretim sağlamaktadır, bu nedenle üretilen temizlik ve kozmetik ürünlerinin sağlık ve çevre açısından bir zararı bulunmamaktadır. 

Sonuç olarak...

Bu makalemizde, hepimizin evinde bulunan, temizlik ve kozmetik amaçlı kullandığımız ürünlerin vücudumuza ve doğaya ne kadar zararı olduğunu ve bu maddelerden uzak durulması gerektiğini anlatmaya çalıştık. Daha doğal ve bitkisel olarak üretilen ürünleri tercih etmek, hem sağlığımız hem de çevremiz açısından, oldukça faydalı olacaktır. Unutmayalım ki, her şeyin doğal olanını tercih etmek, her zaman daha iyidir. 

Bu yazıyı beğendiyseniz, Kişisel Yazılarım blogumu takip ederek, yeni gönderilerden anında haberdar olabilirsiniz. Ayrıca Kişisel Yazılarım'daki gönderileri sosyal ağlarınızda paylaşarak, daha fazla insanın okumasına yardımcı olabilirsiniz. Kişisel Yazılarım bloguma gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür eder, Kişisel Yazılarım blogumda keyifli vakit geçirmenizi dilerim.

24 Şubat 2022 Perşembe

Rusya-Ukrayna Arasındaki Savaş ve Nedenleri

Rusya-Ukrayna Arasındaki Savaş ve Nedenleri

Günümüzde Rusya-Ukrayna arasında bir savaş var. Rusya-Ukrayna arasındaki ilişkiler çeşitli nedenlerle kopma noktasına gelmiş ve sonunda her iki devlet de savaşın eşiğine gelmiştir. Şu anda Rusya, Ukrayna'ya saldırmaya devam ediyor. Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın nedenlerine bir bakalım: 

Rusya neden savaşmak istiyor?

Rusya ve Ukrayna arasındaki gerilim yakın tarihten ziyade orta çağ zamanına kadar uzanıyor. Aslında bu iki devlet, çok eski zamanlardan beri, devamlı savaş halinde. En son Rusya-Ukrayna savaşı, 22 Temmuz 2014 tarihinde yaşanmıştı. Putin her ne kadar krizlerin kaynağı olsa da, ortak bir geçmişe sahiplerdir ve bu nedenle Rusya ve Ukrayna, "tek halk" olarak nitelendirilmektedir. 

1991 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından Rusya, Ukrayna ve Belarus Bağımsız Devletler Topluluğu'nu kurdu. Rusya'nın bu birlik ile hem nüfuzunu devam ettirmek, hem de ucuz doğalgaz arzıyla ülkeleri yeniden kendisine bağımlı hale getirmeye çalışıyordu. Zaten birçok ülke, doğalgaz kullanımında Rusya'ya bağımlı durumda. Ancak Belarus, Moskova ile yakın bir ittifak ilişkisine girerken, Ukrayna yönünü daha fazla bir şekilde batıya doğru çevirmiş durumda. 

İki ülke arasında adı konulamayan gerilim, 2014 yılında kritik eşiğe dayanmış ve Rusya, Ukrayna'da yaşanan otorite boşluğundan yararlanarak, 2014 yılında Kırım'ı ilhak etmişti. Ukrayna'nın doğusunda ve Rusya'nın sınırında yer alan, Donetsk'te de Rusya'nın desteklediği Rus yanlısı ayrıkçılarla Ukrayna arasında çatışmalar yaşanmaya başladı. Ukrayna'da yaşayan vatandaşlar arasında da Rus-Ukrayna yanlısı olarak bir kutuplaşma başlamıştı. Avrupa ülkeleri, Rusya Devlet Başkanı Putin'in, Ukrayna'da batı yanlısı hükûmeti devirip, yerine Rus yanlısı bir hükûmet getirmeyi amaçladığını düşünüyor. 

Rusya-Ukrayna Savaşı Resmen Başladı

2014 yılında Kırım'ı ilhak ettikten sonra uluslararası kamu oyu tarafından tepki gören Rusya, sabaha karşı yerel saatle 05:50'de Donbas'a askeri bir harekât başlattı. Sabaha karşı ulusa sesleniş programı yapan Putin, Ukrayna'ya operasyon düzenlendiğini kendi halkına ve tüm dünyaya duyurdu. Putin, konuşmasında; bunun bir işgâl hareketi değil, sadece askeri bir operasyon olduğunu belirtti. Ayrıca, bu askeri operasyonların nedeninin Ukrayna kaynaklı olduğunu belirterek, Rusya'nın kendisine karşı yönelik tehditlere karşı, kendini savunacağını öne sürdü. Günümüzde de Rusya-Ukrayna savaşı tekrar başlamış gibi görünüyor. Şu anda Ukrayna'da sivil halkın hayatını güvence altında tutmak amacıyla, sıkı yönetim ilan edildi. Şu anda sivil halkın sokağa çıkmasına izin verilmiyor. Umarız bu savaş, daha fazla masum insan ölmeden sona erer. Savaşlar her zaman büyük yıkımlara ve birçok masum sivilin ölmesine neden oluyor. Umarız, kimse zarar görmeden, Rusya-Ukrayna arasındaki bu gerilim, diplomatik bir yolla çözüme ulaşır. 

Bu yazıyı beğendiyseniz, Kişisel Yazılarım blogumu takip ederek, yeni gönderilerden anında haberdar olabilirsiniz. Ayrıca Kişisel Yazılarım'daki gönderileri sosyal ağlarınızda paylaşarak, daha fazla insanın okumasına yardımcı olabilirsiniz. Kişisel Yazılarım bloguma gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür eder, Kişisel Yazılarım blogumda keyifli vakit geçirmenizi dilerim.

23 Şubat 2022 Çarşamba

Keşfedilmesi Gereken Harika Bir Yer - Dikili/Bademli

Keşfedilmesi Gereken Harika Bir Yer - Dikili/Bademli 

İzmir'in Dikili ilçesinde yer alan Bademli köyü, gerçekten keşfedilmesi gereken harika güzellikler barındırıyor! Masmavi bir deniz ve bembeyaz bir kumsal... İşte tüm güzellikleriyle Bademli köyü! 

Paylaştığım bu resim bile, Bademli'nin ne kadar güzel bir yer olduğunu anlatmaya yetiyor da artıyor bile!... İzmir'in Dikili ilçesinde yer alan bu köy, keşfedilmeyi bekliyor. Doğanın içinde masmavi bir denizi ve bembeyaz kumsalıyla adeta bir Dünya cenneti! Bademli denen bu cennet yerin geniş kumsalları vardır. Aynı zamanda Bademli Sahili'nin hemen yakınında, zamanında yaşanmış şiddetli depremler sonucu oluşmuş üç ada bulunmaktadır. Bu adalar ülkemize son derece yakın olsa da, iki ada Yunanistan'a aittir. Bademli'de aynı zamanda denizin tam ortasında bir kaya yer almaktadır. Anlatılanlara göre, aslında Dikili denen yer bu kayalık. Bu kayalık, efsanelere göre depremler sonucu sulara gömülmüş antik bir kent bulunmakta. Bu da aslında Bademlik'de Atlanis'e benzer, sular altında kalmış bir kasaba bulunmakta. Rivayetlere göre, zamanında meydana gelen şiddetli depremlerle yok olmuş bu şehirde, kimi zaman insanlar define aramaya çıkmaktadır. Ancak, bu bölgeye gitmek kesinlikle yasaktır ve cezası da çok yüksektir. Bademli'nin hemen yakınlarında bulunan bu üç ada, birçok tarihi kalıntıya da ev sahibi yapmaktadır. Bu adalarda ayrıca muhteşem oteller bulunmaktadır. Eğer, masmavi bir denizin ortasında harika bir tatil yapmak istiyorsanız, Bademli sizin için en uygun seçenek olacaktır! 

Ancak Bademli, sahip olduğu bu güzelliklere rağmen fazla bilinen bir yer değildir. 
Bence Bademli, süratle turizme kazandırılmalı! Eminim ki, burası turizme kazandırıldıktan sonra, Antalya ve Bodrum gibi tatil beldelerini sollayacak ve burası yerli ve yabancı milyonlarca turistin akınına uğrayacaktır! Her yaz Bademli'ye tatile gideriz ve buranın müthiş tarihi ve doğal güzelliği, her sene bizleri mesteder! Gerçekten ülkemizin keşfedilmeyi bekleyen birçok güzel yerleri var ve gerçekten çok güzel bir ülkeye sahibiz! Böyle kim bilir keşfedilmeyen daha nice güzel yerler var!... Bademli'ye Temmuz ayında gitmenizi öneririm. Temmuz ayında, Bademli'nin denizi her zaman berrak ve temizdir. Bazen Bademli'nin denizi dalgalı ve kirli olabiliyor. Onun için, Bademli'ye Temmuz ayında giderseniz, denizin ve kumun tadını daha iyi çıkarabilirsiniz! Eğer "tatilde nereye gitsem" diyorsanız, size Bademli'yi şiddetle tavsiye ederim! Bademli'ye bu makalemde paylaştığım konumdan göz atabilirsiniz! Yeni yazımda görüşmek üzere, hoşçakalın!















Bu yazıyı beğendiyseniz, Kişisel Yazılarım blogumu takip ederek, yeni gönderilerden anında haberdar olabilirsiniz. Ayrıca Kişisel Yazılarım'daki gönderileri sosyal ağlarınızda paylaşarak, daha fazla insanın okumasına yardımcı olabilirsiniz. Kişisel Yazılarım bloguma gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür eder, Kişisel Yazılarım blogumda keyifli vakit geçirmenizi dilerim.

22 Şubat 2022 Salı

Küçükköy - Balıkesir/Ayvalık

Küçükköy - Balıkesir/Ayvalık

Bugünkü yazımda, sizlere geçen sene Ramazan Bayramı'nda gittiğim Balıkesir'in Ayvalık ilçesine bağlı, Küçükköy adında bir yerden bahsetmek istiyorum. Burası, zamanında Rumlar tarafından kullanılmış ve şimdi günümüzde Boşnaklar yaşamaktadır. Balıkesir'de yer alan bu yer, her yıl yerli-yabancı birçok turisti kendine çekiyor. 


Küçükköy, Balıkesir/Ayvalık'a bağlı bir köydür. Geçmişte Rumların yaşadığı bu köyde, göç mübadelesinden sonra Boşnaklar yaşamaya başlamış. Hayatımda hiç köye gitmemiştim, ancak geçen sene gitmek nasip oldu! Bu şirin ve güzel köyde birçok tarihi ve doğal güzellikler dolu! Bu köyde Boşnak kültürünü daha yakından da tanıyabilirsiniz. Ne var ki, burası turistik bir bölge olduğu için, fiyatlar da birazcık pahalı. 

Küçükköy, özellikle yaz aylarında turist akınına uğruyor. Bazen şehrin verdiği yorgunluk ve stresten uzaklaşmak isteyenler, bazen de tarihe meraklı olanlar tarafında sıklıkla ziyaret edilen bir yer. Bu köy, geçmişte Rumlar tarafından kullanılmasından dolayı, birçok Rum tarzı yapılan binalar sizi karşılamaktadır. Ayrıca, Küçükköy'de halka açık ve ücretsiz bir müze bulunmaktadır. 


Küçükköy'de bulunan bu müze, sizi tarihte bir yolculuğa çıkarır! Bu müzede birçok tarihi eser ve eşya sergilenmekte. Geleneksel kıyafetler, o döneme ait kullanılan eşyalar, daktilolar, defterler ve çeşitli eşyalar sergilenmektedir. Bu nedenle, eğer tarihte bir yolculuğa çıkmak istiyorsanız, bu müzeyi ziyaret etmenizi şiddetle tavsiye ederim. Bu müzede adeta kendinizi zamanda yolculuk yapıyormuş gibi hissedeceksiniz! Söz konusu bu müze halka açık ve giriş ücretsizdir. Bu köyü aslında bu kadar özel yapan şey, belki de bu müzedir. Bu müzenin ücretsiz oluşu da, bu köyü neden ziyaret etmeniz gerektiğine bir sebeptir. Bu köyde bir şey yiyip içmek biraz pahalıdır, ne de olsa turistik bir mekândır. Yerli ve yabancı birçok turist tarafından ziyaret edilmektedir. Bir bardak çay bile 5 TL'dir. Yani, eğer burada bir şey yiyip içmek istiyorsanız, birazcık fazla harcama yapmanız gerekiyor. 



    İşte, sizlere ziyaret ettiğim Küçükköy'de çektiğim küçük bir video göstermek istiyorum. Küçükköy'de birçok hediyelik eşya satan çarşı mevcut. Küçükköy'ün meydanında satılan bu hediyelik eşyalar, genelde antik değere sahip oyuncaklardan oluşmaktadır. Yani, büyüklerimizin çocukken oynadığı oyuncaklar... Gerçekten doğal güzellikleri ve tarihi seviyorsanız, Küçükköy'ü mutlaka ziyaret etmelisiniz! Peki, Küçükköy'de ne yiyebilirsiniz? 


Küçükköy, Boşnaklar tarafından yaşanan bir köy olduğu için, tabii ki buranın en meşhur yemeği de Boşnak Böreği'dir. Şu ana kadar yediğiniz tüm Boşnak böreklerini unutabilirsiniz, çünkü Küçükköy'de yiyeceğiniz Boşnak böreğinden sonra, başka yerde yemek istemeyeceksiniz! Boşnak kadınlar tarafından özenle hazırlanan Boşnak böreğinin tadına doyamayacaksınız! İşte, Küçükköy'ü ziyaret ettiğinizde yemeniz gereken en önemli yemek, kuşkusuz Boşnak böreğidir! 


Bu yazımda, geçen Ramazan bayramında gittiğim Küçükköy adlı harika bir yerden bahsetmeye çalıştım. Gerçekten ülkemizin gidip görülmesi gereken birçok güzel yeri var ve böyle güzel bir ülkeye sahip olduğumuz için çok şanslıyız! Bu güzelliklerin kıymetini bilmeli ve sahip çıkmalıyız. Balıkesir'in Ayvalık ilçesine bağlı Küçükköy'e, bu makalede yayınladığım konumdan ulaşabilirsiniz. 






Bu yazıyı beğendiyseniz, Kişisel Yazılarım blogumu takip ederek, yeni gönderilerden anında haberdar olabilirsiniz. Ayrıca Kişisel Yazılarım'daki gönderileri sosyal ağlarınızda paylaşarak, daha fazla insanın okumasına yardımcı olabilirsiniz.  Kişisel Yazılarım bloguma gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür eder, Kişisel Yazılarım blogumda keyifli vakit geçirmenizi dilerim.